5 gün sonra;
"Oğuz bütün çikolataları yemeyi nasıl başardın gerçekten merak ediyorum!"
Selen'in sinirli sesiyle Oğuz elinde ki son çikolatayı da hızlıca ağzına attı. Onu bu haline göz devirerek gülerken Berke kafasına bir tane geçirdi. Biraz sert vurmuş olacak ki Oğuz boğazında kalan çikolatayla öksürmeye başlamıştı.
Melih gülerek doldurduğu bardağı Oğuz'a uzattığında Oğuz hızla bardağı almış ve kendine gelmek için birkaç yudum içmişti. Kendine gelebildiğinde Berke'ye sert bir bakış atmıştı.
"Bir çikolata yüzünden ölen ilk insan olacaktım az kalsın. Selen'in bedduasını almamak gerekiyormuş."
Kendi kendine konuştuğunda herkes dayanamayıp kahkaha atmaya başlamıştı. Ömer'in bile ifadesi yumuşamıştı. Selen de sinirini unutup Berke'nin yanına otururken gülmüştü.
O arada çalan zille dikkatim kapıya yoğunlaştı. Herkesin derin bir muhabbete daldığını gördüğümde kapıya kendim bakmaya karar verdim.
Yiğit'in yanından sıyrılıp ayağa kalkarken Oğuz ile dalga geçen gruba baktım. Gülümsedim.
Hayatımın ilk defa düzeldiğini hissediyordum. Babamı bulmuştum. Beril'i affetmiştim. Atlas'ı kaybetmemiştim. Sevdiğim adam yanımdaydı. Her şey çok güzeldi.
Eskiden kalbime batan kırık parçalardan bir ev inşa etmiştim. Ve o evde yaşamaya başlayan bu grup benim en yakınlarımdı. Orada mutluyduk.
Hiçbir şeyi bu aileye değişmezdim.
Küçükken kurduğum aile sıcaklığını hissedebiliyordum.
Derin bir iç çekip kapıya ilerledim. Kapı deliğinden kim olduğuna baktığımda gördüğüm kişiyle gülümsemem daha da büyüdü.
Kapıyı açıp içimde dolup taşan mutlulukla kollarımı Atlas'a sardım. Atlas beklemediği bu hareketimle ilk başta dengesini kaybetse de sonradan kendini toparlamıştı.
"Beni bu kadar özlediğini söyleseydin daha erken gelirdim."
Muzip sesiyle gülerek geri çekildim.
"Bir haftadır yanıma uğradığın yok. Özlemem normal değil mi?"
Solan gülümsemesiyle merakla ona baktım. Bir şey mi olmuştu?
"Yiğit ile biraz vakit geçirin istedim. Bu arada bir daha böyle bir şans elde edemezsiniz. Çünkü sizi bir daha asla yalnız bırakmayacağım."
Ciddi bir şekilde söylediği cümlelerle güldüm.
"Yiğit'in buna ne diyeceğini merak ediyorum doğrusu."
İçeriye girerek kolunu omzuma attı.
"Bende."
'Bir şey desin de göreyim' der gibi çıkan ses tonuyla kahkaha attım. Atlas ile kısa bir süredir tanışıyor olsak da birbirimizi kolayca benimseyebilmemiz çok güzeldi.
İçeriye girdiğimizde bakışlar bize döndü. Yiğit'in bakışları anında sertleşirken hala ondan hoşlanmadığını anladım. Atlas ona gıcık bir gülümsemeyle baktığında göz devirdi. Bu hallerine gülmeden edemedim. Bugün ne kadar çok güldüğümü düşündüm.
Kötü günlerin acısını çıkarıyordum. Ve artık güzel günlerin gelişinden dolayı çok mutluydum.
Herkes kısa bir hoşgeldin dedikten sonra o hemen çaprazımda kalan koltuğa bende Yiğit'in beni yanındaki yere çekmesi üzerine yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selenophile • Yarı Texting
Short StoryBoslukbirak: şimdi sil gözyaşlawni Boslukbirak: ben senin yerine de ağlarım Boslukbirak: sevmeyişlerine, acı çekişlerine, başka bir kıza aşık oluşuna ağlarım Boslukbirak: sil gözyaşlarını güzel adam Boslukbirak: gece senin gozyaslwrinla ıslanmasın ...