Böyle güzel alıntılar ve yakında spoiler paylaşacağım bir hesabım var. İsteyenler bir göz atabilir :)
İnstagram: uzgunbirkedi0
Ömer'den;
Bir yandan gözlerimi etrafta gezdirirken bir yandan da Melih'i bekliyordum. Melih'in, Beril ile yaşadığı eve gelmiştim. Beril odasında uyuyordu. Bir gün önce Melih'in yanına gelip hepimiz özür dilemiştik. Melih ilk başta ters davransa da daha sonra yumuşamış ve bizi affetmişti.
Her ne kadar hepimize kırgın olsa da en çok bana kırgın olduğunu biliyordum. Biz Melih ile diğerlerinden önce arkadaş olmuştuk. Her ne kadar hepimiz eşit olarak birbirimizi sevsek de Melih'in bana bir tık daha çok kırıldığını biliyordum.
Ben hep onun bir derdi olduğunu anlardım. Ve bu sefer derdini fark edememek kendimden nefret etmeme neden oluyordu. Onun nasıl bu kadar kahrolduğunu ve mahvolduğunu anlayamazdım ki? Kendimi fazlasıyla suçlu hissettiğim ve daha fazla onu yalnız bırakmamak adına yanına gelmiştim.
"Kahveler geldi."
Salona giren Melih ile beraber düşüncelerimden ayrılıp ona döndüm. Hafifte olsa gülümseyerek elinde ki kahveyi aldım. Hep çok sessiz ve soğuk olduğum söylenilirdi. Öyleydim belki de. Kendimi hiç dıştan görme şansım olmamıştı.
Gereksiz kelimelerden hoşlanmazdım. Kelimeler bana göre gereksizdi. Çoğu zaman dinleyen taraf olurdum. Konuşmak benim için yorucu bir eylemdi. Bir süre sonra etrafımda olan insanlarda bu sessizliğime alışmış ve beni böyle kabul etmişlerdi.
Ailemden kaynaklanıyor da olabilirdi sessizliğim. Küçüklüğümden beri bir şeylerin yolunda gitmediğinin bilincindeydim fakat yerinde olmayanın ne olduğunu bir türlü çözememiştim.
Bakışların her şeyi anlattığına inananlardandım. İnsanlarla iletişime geçmeden, hareketlerinden nasıl biri olduklarını anlayabilme yeteneğimin de katkısıyla kelimelere ihtiyaç duymuyordum.
Çoğu zaman ortamda ki sessiz kişinin en çok şeyi bilen kişi olmasının asıl nedeninin bu olduğuna inanıyordum.
İnsanlar dışarıya karşın ne kadar suskunsa içinde sakladığı kelimeler de bir o kadar çoktur.
Benimde öyleydi. Bu yüzden Melih'in nasıl bu hale gelebildiğini göremediğime inanamıyordum.
O kadar çok Erva'yı çözebilmeye odaklanmıştım ki şu sıralar, Melih'i unutmuştum.
Erva... değişik bir kızdı. Gerçekten değişikti. Kelimelere inanıyordu. Ama sürekli susuyordu. Cesarete inanıyordu. Acının üzerine giderse her şeyin çözüleceğine inanıyordu. Ama korkak olmayı, acı çekmemeyi tercih ediyordu.
Çözmek zor değildi fakat karışık bir kızdı.
Dengesizlik vardı biraz.
Ya da belki de onca yılın birikmişliği.
Doğru olanı biliyordu fakat yapmak onu yoruyordu. Bir şeylerin altında tek başına kalıyordu. Ve bu onu yıpratıyordu. Erva'nın kimsenin bilmediğini düşündüğü sırları bende biliyordum.
Dediğim gibi odada ki en çok şeyi bilen adam, en sessiz olandı. Bu her zaman böyle olmuştu.
Bende çoğu şeyi biliyordum. Yalnızca bunlara karışıp ortada kalmak istemiyordum. Ama şu sıralar Erva'nın yalnız hissetmesini istemiyordum. Bu yüzden ona bir şeyler bildiğimi, tek olmadığını belli etmek istemiştim.
"Daldın."
Melih'in dediği şeyle daldığım yerden gözlerimi çektim. Ona doğru yönelttiğim bakışlarla o da bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selenophile • Yarı Texting
Short StoryBoslukbirak: şimdi sil gözyaşlawni Boslukbirak: ben senin yerine de ağlarım Boslukbirak: sevmeyişlerine, acı çekişlerine, başka bir kıza aşık oluşuna ağlarım Boslukbirak: sil gözyaşlarını güzel adam Boslukbirak: gece senin gozyaslwrinla ıslanmasın ...