2.8

1.7K 98 96
                                    

"Her şey biz küçükken başladı. Erva ile ben aynı yetimhanedeydik. Kardeş gibiydik. Hatta yetimhanedekiler bize ikiz derlerdi. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez lafı var ya sanki bizim için söylenmişti. O kadar yakındık."

Bakışların çoğu bana döndüğünde gözlerim dolmaya başladı.

"Sonra bir gün bir aile bizi evlat edindi. Daha 6-7 yaşlarındayız. Şanslıydık çoğu çocuğa göre. Ayrılmamıştık. Aile de bize kucak açtı. Sevgiyle sardı. Bizi benimsediler. Sevgi kelimesini onlardan öğrendik. Bu Erva'nın hayaliydi. Onun isteğiydi. Mükemmel bir ortama, aileye ve hayata sahiptik ona göre. Ama benim hayalim bu değildi. Benim hayalim özgürlüktü. Bir şeye bağlı olmadan yaşamaktı. O aralar çok güzel geliyordu gözüme özgür olmak. Ortaokulda bir çocukla tanıştım. Okulun karanlık tiplerindendi. Adı Cenk'ti. Sevdim. Aşık olmadım belki ama o an benim çıkış biletimdi. O da beni seviyordu. Sonra ben kaçtım. Her şeyi ayarlamıştık. Parası, evi, kaçacağımız yer, çalışacağımız iş... Her şeyi ayarladık. Her şey o kadar toz pembeydi ki benim için... Ama bu dünya için feda etmem gereken şeyler olduğunu fark ettim. Ettim de. Erva'yı arkamda bırakıp gittim."

Durduğunda güçlü olmaya çalışıyordum. Elimi duvara dayarken gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. O ise bunun için bir uğraş vermiyordu.

Ağlıyordu.

"Her şeyin mükemmel olacağını sandım. İlk bir yıl her şey normaldi. İyiydi. Güzeldi. Sadece özlem vardı. Boşluğa düşmüştüm ama hayalim gerçekleşmişti. Ama Cenk aynı Cenk değildi. Sürekli bir saldırma peşindeydi. En ufak şeylere takılırdı. Bana hiç el kaldırmadı. Kaldıramaz da zaten ama psikolojik olarak beni bitirmişti. Karanlık işlere bulaşmıştı. Ve sonradan öğrendim ki beni yaşlı bir para babasına satacakmış. Tabi ben bunu öğrenir öğrenmez kaçtım. Ama o benim peşimi bırakmadı. Bir süre sonra izimi kaybettirdim. Eve geri dönemedim. Korktum. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Bir yıl boyunca kendi kendime birkaç işte çalışıp para kazandım. Küçük de olsa ev aldım. Yani yaşamaya çalıştım. Daha sonra da zaten Melih ile tanıştım."

Bakışlarını Melih'e çevirdi. Melih de ona bakarken elini elinin üzerine koydu. Birbirlerini ne kadar sevdikleri gözlerinden belli oluyordu.

Beril'in yaşadıkları kafamı karıştırıyor, şimdiye kadar kurduğum senaryoyu parçalayıp atıyordu.

Yutkunmaya çalışırken kalbimin acısını bastırmaya çalışıyordum.

"Dün kaybolma sebebimiz bu çocuğun benim yerimi bulmuş olmasıydı. Sizi tehlikeye atıyordum. Sürekli sizinle tehtid ediyordu. Sizin hayatınızdan çıkmam gerekiyordu. Ama Melih durumu fark etti. Beni onunla konuşurken görmüş, zaten sonrası çorap söküğü gibi geldi. Bütün hikayeyi öğrendi Melih. Çocuğu suç üstü yakalatmak için plan yaptık. Aslında Melih'in size konum göndermesi de bu yüzdendi. Polislerin gelip onu suç üstü basması içindi. Yani sorularınızın cevabı bu."

Herkes birbirine bakıp olayları sindirmeye çalışırken beynim buna inanmak istemiyordu. Bu hikayeye inanmak istemiyordu. O kadar senaryo kurmuştum. Ama hiçbiri buna çıkmıyordu.

Bacaklarım beni daha fazla taşıyamadı. Duvarda yavaşça kayıp yere oturdum. Gözyaşlarım sessizce akmaya başladıklarında onları durduramadım. Sessizce ağladım. Nefes almayı unutmuş gibiydim.

Beril kalkıp yanıma geldiğinde gözüm sadece Yiğit'teydi. Bana bakıyor ve beni inceliyordu. Bir şey olsa hemen gelecekmiş gibi bir tavrı vardı.

"Erva... Özür dilerim kardeşim... Seni bırakıp gittiğim için özür dilerim. Daha önce yanına gelemediğim için de özür dilerim. Her şey için özür-"

Elimi kaldırıp bir anda onu susturduğumda bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerimde o an acı, öfke ve dehşetin izleri vardı.

Ve o an beni bile dehşete düşüren onun kalbini paramparça edecek şeyi söyledim.

"Yalan söylüyorsun..."

Başımı iki yana sallayıp ayağa kalktığımda beni durdurmaya çalıştı ama bana dokunur dokunmaz çektim elimi.

"Yalan söylüyorsun! Herkes inanabilir ama ben inanmıyorum sana! Kendini masum göstermeye çalışıyorsun!"

"Hayır! Yemin ederim doğru Erva! Ben masum değilim ama inan ki yanına daha erken gelememem benim elimde değildi!"

İkimizde hıçkıra hıçkıra ağlarken duvardan destek aldım.

Daha fazla o ortamda bulunmak istemediğim için salondan çıkıp kapıya yöneldim. Bir yandan da yalan söylediğine inanmaya çalışıyordum. Yalan söylüyordu. Kapıyı açıp kendimi dışarıya attım. Bu sefer koşmadım. Koşmak bile gelmedi içimden. Sert havayı bütün hücrelerimde hissederken taşa takılmamla zaten zor hareket eden bacaklarım birbirine dolandı. Tam düşecekken bir kol beni tuttu. Beni kucağına alan bedenin sahibini tahmin etmek zor değildi.

Başımı hızla omzuna gömdüm. Kimsenin beni böyle görmesini istemiyordum.

Beni arabasına götürdüğünde hıçkırıklarım devam ediyordu.

"Beni eve götürme."

Annem ve babam bu halimi görürse üzülürlerdi. Her ne kadar onların öz evlatları olmasamda bana değer verirlerdi.

Yiğit bana bakıp peki anlamında başını salladı.

Belki de o an hiç dememem gereken bir şey dedim.

Neden dediğimi bilmiyordum. Sadece kafamı dağıtmaya ve bir şeyleri öğrenmeye ihtiyacım vardı. Ya da belki artık korkmuyordum. Kaçmak istemiyordum. Yüzleşmek istiyordum. Gerçekleri istiyordum.

Evet doğru cümle buydu.

Ben bugün bütün gerçekleri görmek istiyordum.

"Beni Karanfil Yetimhanesi'ne götürür müsün?"

Yetimhane adı bulamadım sorry.

Eee sizce neler olacak, fikirlerinizi alalım :)))

Erva artık korkmuyor ve artık yavaş yavaş her şey ortaya çıkmaya başlıyor. Elimde 50 bölümlük malzeme var.

Bazı şeyleri yarım bırakmak istemiyorum.

Bu arada benden hemen bölüm beklemeyin çünkü taslaklarda sadece 1 bölüm var :( Biraz bölüm yazıp öyle yayınlamaya devam edecem. Yani 1-2 gün buraya ara veriyorum qksmqkzmqlslq

Selenophile • Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin