4.8

1.4K 79 390
                                    

Biraz da Yiğit sürünsün demiştik değil mi :)

Bölümü yazarken gülme krizi geçirdim woxnwodbwdonqldkq

2 gün sonra Erva'dan;

"Hoşgeldin."

"Hoş buldum. Hazır mısın?"

"Evet."

"Hadi o zaman gidelim."

Ayakkabılarımı hızla giyip çoktan arabaya binmiş olan Atlas'a yetişmeye çalıştım. Ön koltuğun kapısını açıp binerken güneş gözlüklerini hafif indirip beni süzen Atlas'a 'ne var' dercesine baktım.

(Y/N hayal ettim de... Atlas'a aşırı düşüyorum...)

"Bugün biraz farklı gibisin sen. Biraz daha kendine özen göstermiş gibi."

Beni utandırmak için yaptığını bildiğim için utanmak yerine derin bir nefes verdim.

"Hayır Atlas, her zaman ki halim."

Kaşlarını kaldırıp 'diyorsun' işareti yaptı. Başımı sallayarak yanıtladığımda önüne dönüp arabayı çalıştırdı.

"Hmm bana öyle geldi o zaman."

"Evet, sana öyle gelmiş."

Uğraşmaya devam ettiğinde bıkkınlıkla verdiğim cevap onu güldürdü.

Bugün Yiğit'i göreceğimden dolayı, birçok imada bulunup saçma sapan şeyler söyleyeceğini bildiğimden kendimi buna hazırlamıştım. Aslında bunların olacağını bilip okula kendim gitmek istesemde, Atlas ısrarla kendisi götürmek istemişti.

Benimle uğraşmasının asıl nedeni beni rahatlatmaktı. Beni rahatlatıp gerginliğimi almaya çalıştığını biliyordum.

Çok gergindim, evet. Yiğit ile o olaydan sonra ilk defa konuşacaktık. İki gün boyunca ne o konuşmak için adım atmıştı, ne de ben...

Atlas beklememi söyleyip hafta sonu tek kalmama izin vermemiş ve sürekli benimle ilgilenmişti.

Her ne kadar azıcık ukala, azıcık sinir bozucu, azıcık gıcık olsa da iyi niyetliydi ve hep kötü zamanlarımda yanımda olmuştu.

Selen, Oğuz ve Berke arada bir gelip konuşsalarda, onların da elinden bir şey gelmiyordu. Beril ve Melih'te arada bir mesaj atıp nasıl olduğumu sormuşlardı. Durumu onlarda bir şekilde öğrenmişti. Beril hala onunla mesafeli olduğum için hiç yanıma gelemesede, sürekli mesaj atarak ve arayarak ilgilenmişti. Ömer'den her zamanki gibi hiç ses yoktu. Her ne kadar kafama takmamam gerektiğini düşünsemde bu kadar sessizliğin içinden bir çığlık çıkacak diye korkmuyor değildim.

Oğuz, Yiğit'in hiç evinden çıkmadığını ve onlarla hiç konuşmadığını söylemişti. Bugün umarım okula gelirdi. Onu özlemiştim. Ve onunla konuşmadığımız her an pişman oluyordum. Belki de daha erkendi. Veya da geç miydi? Bu kadar uzatmamalı mıydım? Bana kızgın mıydı? Benden nefret mi ediyordu? Ben olduğum için üzülmüş müydü?

Aklımda onlarca soru vardı ve hepsinin cevabının kimde olduğu belliydi. Hepsinin cevabı Yiğit'teydi.

Bu yüzden bir an önce onunla konuşmalıydım. Benden nefret ediyorsa bile bunu bilmeliydim.

Bilinmezlik insanı çürütürdü çünkü.

Bir süre sonra okulun önünde durduğumuzda kemerimi çıkarıp Atlas'a baktım. Tam ona veda edecektim ki kapıyı açıp inmesiyle aralık olan ağzımı kapatıp söyleyeceklerimi yuttum.

Selenophile • Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin