5.9

1K 55 134
                                    

1 hafta sonra;

Adımlarım adeta geri geri giderken berbat bir his ruhumda geziniyordu. O evin önüne geldiğimde dik tutmak için ayrı bir çaba gösterdiğim omuzlarım düştü. Bütün savunmam yok olmuştu. Önemsememek için çabalasam bile korkuyordum. Kendime bunu itiraf etmek zor geliyordu. Özellikle de son zamanlarda yaşananlardan sonra artık hayata karşı daha cesur olduğumu düşünmüştüm. Yanıldığımı anlamak beni mahvediyordu.

Titreyen ellerimi yumruk haline getirdim. Tırnaklarımı avucuma batırırken sinirle gözlerimi kapattım. Bunu yapmak istemiyordum. Burada olmak istemiyordum. Kendimi kaybolmuş hissediyordum. Çıkışı olmayan bir labirentte kapana kısılmış gibiydim. Ne bir ışık vardı. Ne de bir yol. Sadece karanlık vardı.

Korku tüm kalbimi kaplamıştı. Başka bir şey hissedemiyordum. Güçlü olmak zordu. Çok fazla travmam vardı. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak istemiyordum. Bütün hayatım korkularla geçmişti. Daha fazla buna katlanamıyordum. Korkuya esir olmak istemiyordum.

Tam hırsla gözlerimi açtığım ve geri dönmeye karar verdiğim bir anda sıcak bir el sardı elimi. Şaşkınlıkla hemen yanımda beliren bedene baktım. Yumruk olan elimi şaşkınlığımdan faydalanarak zorlanmadan açtı ve kendi eliyle birleştirdi. Ona attığım şaşkın bakışlara gülümseyerek karşılık verdi.

"Seni tek başına bırakacağımı sanmıyordun herhalde değil mi? Bunu beraber yapacağız."

Burada olacağımı nereden bildiğini sormadım. Ya da neden geldiğini. Babamla yüzleşmek için gittiğimde olduğu gibi yine o vardı yanımda. Her zaman da olacaktı, bunu hissedebiliyordum.

Benimde dudaklarımda bir gülümseme belirdiğinde gözlerinde ki parıltı beni o labirentten çıkarmaya yetti. Tüm karanlık düşüncelerim aydınlandı. O her zaman benim ışığım olacaktı. Derin bir nefes alıp omuzlarımı dikleştirdim. Korku dolu kalbim artık sevgiyle sarmalanmıştı. Gevşek olan elimi onunkine sardım. Gözlerimi onunkilerle birleştirdim. Bu hareketimle onay verdiğimi anlamış olacak ki diğer eliyle evin bahçe kapısını araladı. Bakışlarımı yavaşça ondan ayırdım.

Evin bahçesine doğru bir adım attığında çok düşünmeden onu takip ettim. Yiğit beni üzecek bir şeyin olmasına izin vermezdi. Ona güveniyordum. Her zamanda güvenecektim.

Birkaç adımın ardından evin kapısına geldiğimizde Yiğit bakışlarını bana çevirdi. Benden bir onay bekliyordu. Bakışlarımı ondan çekerek kapıya çevirdim. Başımı hızla birkaç kere salladığımda kapı ziline bastı.

Birkaç saniyelik gergin bekleyişin ardından kapı açıldığında gözlerimi kapattım. Başım yere doğru eğikti ve ben korktuğumu gizlemek için her şeyi yapıyordum. Bir süre hiç ses gelmedi. Yiğit biraz daha bana doğru yaklaşıp elimi sıktı. Varlığı bana güç veriyordu. Gözlerimi açtım. Başımı tereddüt etmeden kaldırdım. Eğer tereddüt etseydim vazgeçebilirdim.

Karşımda gördüğüm yüzü daha önce de görmüştüm. İlk gördüğümde sadece içimi ısıtan ve çok samimi gelen bu kadın, şuan benim içimi titretiyor ve berbat hissettiriyordu.

Öz annem tam karşımdaydı. Ve ben ne tepki vereceğimi bilmiyordum. Babamla yüzleşmeye gittiğimde ona karşı çok sinirliydim. Sadece hesap sormak için gitmiştim. Neden beni bıraktın demek için... Ama annem... Annemi aramayı ben babamı bulduğumda bırakmıştım. Hesap sormak için bile aramak istememiştim. Beni babamdan ayırıp yalnız başıma bırakan kadının yüzüne bile bakmak istememiştim.

Bu anının gelmesi kalbimi acıtıyordu. O benim annemdi. Beni kucağında uyutup dertlerimi dinleyip beni canı gibi sevmesi gereken kişiydi... O an durup düşündüm. Bunu bana yapan zaten başka bir kadın vardı. Beni gerçek çocuğu gibi büyütmüş, hasta olduğumda sabaha kadar başımda beklemiş, ne olursa olsun yanımda olmuş bir annem vardı zaten benim. Öz veya üvey ne fark ederdi ki? Annelik sadece doğurmakla biten bir şey değildi. Anneliğin başladığı asıl vakit çocuk doğduktan sonraydı. Ve ben doğduktan sonra bir köşeye bırakan kadına nasıl anne diyebilirdim ki?

Selenophile • Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin