Multi Yiğit. Erva'ya karakter bulamadım very sad :(
Anın telaşıyla kapıya hızlı hızlı vurmaya başladığımda yetişebilmiş olmayı umuyordum. Düşünmem gereken onca şey varken şuan odaklanmam gerekenin Yiğit olduğunu biliyordum.
Bu yüzden Beril'i ve Melih'i bir kenara bırakıp Yiğit'i düşünmeye başladım.
Kapı birkaç saniye sonra açıldığında derin bir nefes verdim. Kapının hemen ardında gözleri şiş, halsizlikten ayakta bile zor duran, saçları karışık bir Yiğit vardı. Üzerine giymiş olduğu montla son anda yetiştiğimi anladım.
Meraklı bakışlarına aldırmadan ve beni davet etmesini beklemeden kapıyı ittirip onu da içeriye sokarak içeri girdim. Konu o olduğunda bambaşka biri olabiliyordum.
Ne olduğunu anlamayan bir şekilde bana bakarken kapıyı kapatıp elimi alnına götürdüm. Cayır cayır yandığını fark ettiğimde ellerimi montunun yakalarına götürüp çıkarmaya çalıştım.
Yiğit o arada hala bana anlamsız bakışlar atıyor ve ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
"Ne yapıyorsun?"
"Ölmeni engellemeye çalışıyorum."
Verdiğim yanıt onu daha da şaşırtırken yine de bir şeyler kafasına oturmuş gibi bana baktı.
"Seni Berkegil gönderdi değil mi sırf oraya gidemeyeyim diye?"
Onu takmadan montumu çıkarıp askılığa asıp "Yanıyorsun! Hemen git yat yatağına. Bende o arada sirkeli su hazırlayıp getiriyorum! Hemen," diye emir verdim.
Bana tuhaf bir şekilde bakıp sadece biraz çıkarabildiğim montunu geri giyip "Hayır sen evine gidiyorsun, bende Melih ve Beril'i bulmalarına yardım etmeye gidiyorum. O kadar kötü değilim," deyip öksürmeye başladı.
Ona 'evet kesinlikle turp gibisin(!)' bakışları atıp montunun fermuarını indirip boyuna ulaşabilmek için parmak ucunda yükselip yakalarından tuttuğum montu çıkardım.
Daha sonra ellerimi omuzlarına yerleştirip ittirerek onu odasına götürdüm.
Her ne kadar itiraz edip gitmeye çalışsa da izin vermeyip zorla yatağına yatırmıştım. Bu süreçte kaç defa yakınlaştığımızı söylememe gerek yok herhalde. Kalbim biraz daha dayan lütfen... Üzerine çok ince bir çarşaf örtüp mutfağa gittim. Hızlıca sirkeli su hazırlayıp -malzemelerin yerini bilmediğim için bu pek de hızlı olmadı- yanına gittim.
Gözlerini kapatıp pes etmiş bir şekilde beni beklediğini gördüğümde yanına yaklaşıp ayarladığım bezi sirkeli suya batırıp alnına koydum. Yavaşça gözlerini araladığında hafifçe gülümsedi. O minik tebessümü kalbimin dört nala koşmasına neden oldu.
"Teşekkür ederim..."
Öksürerek de olsa zorla söylediği kelimelerle yavaşça gülümseyip "Etme. Sadece uyu," dedim.
Hafifçe açılan gözlerini kapatıp dediklerime uydu.
Akşam olmuştu. Geceyi burada geçireceğimi fark ettiğimde anneme Selen'de kalacağıma dair küçük bir mesaj attım. Selen'e de beni bozmaması gerektiğine dair bir mesaj atıp telefonu kenara bırakmış ve Yiğit'in çekmecesinde bulduğum ateş ölçerle tekrar ateşini ölçtüğümde az da olsa ateşinin düştüğünü görmek rahatlattı.
Bir yandan Selen'e ne olduğuna dair mesaj atmıştım, cevap bekliyordum.
Selen: bir şeyler oluyor ama tam bende bilincinde değilim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selenophile • Yarı Texting
Short StoryBoslukbirak: şimdi sil gözyaşlawni Boslukbirak: ben senin yerine de ağlarım Boslukbirak: sevmeyişlerine, acı çekişlerine, başka bir kıza aşık oluşuna ağlarım Boslukbirak: sil gözyaşlarını güzel adam Boslukbirak: gece senin gozyaslwrinla ıslanmasın ...