5.7

1K 64 174
                                    

Ömer'den;

Hastane odasının kapısının önünde oturmuş öylece yere bakıyordum. Gözlerimde büyük bir boşluk vardı. Duygularımı ifade edebilen biri olmamıştım hiç ve şuanda da içimde kopan fırtınayı kimse göremiyordu.

Boğazımdaki büyük yumru ağlamamın habercisiydi. Kendimi tutuyordum. Büyük bir baskı vardı üzerimde ve daha ne kadar güçlü kalmaya çalışabilirim bilmiyordum.

Başımı kaldırmaya bile korkuyordum. Her şey mahvolmuştu. Ailem bir anda parçalanmıştı. Tüm hayatım bir kız çocuğunun çaresizliği üzerine kurulmuştu. Ve ben bunun için kendimi suçlamadan duramıyordum. Hiçbir zaman görmemiştim ailemin gerçek yüzünü. Gözlerim yavaşça buğulandığında hızla gözlerimi kapatıp gözyaşlarımı geri gönderdim. Şimdi sırası değildi.

Yine umursamaz gözükmeliydim. Bunda iyi olduğumu biliyordum. Yine hiçbir şey olmamış gibi davranmalıydım.

Başımı yavaşça kaldırdığımda herkesin farklı noktalara dağıldığını gördüm. Atlas ayakta duvara yaslanmış ve gözlerini kapatmıştı. Büyük ihtimalle kendini suçluyordu. Birazdan gelip yakama yapışacak gibiydi. Suçlu olanın biz olduğumuzu düşünüyordu.

Yiğit dağılmıştı. Tek düşündüğü şeyin Erva'nın iyi olup olmadığı olduğunu tahmin edebiliyordum. Gözleri kızarmıştı ve sulanmıştı. Erva'nın çektiği acıyı sanki o üstlenmişti.

Selen, Berke'nin omzuna yaslanmış sessizce ağlıyordu. Berke onun saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalışıyordu.

Beril ve Melih de bir köşeye çekilmişlerdi. Oğuz hiçbir tepki vermeden karşısında ki duvara bakıyordu. Onun da üzüldüğünü biliyorduk. O üzüntüsünü belli etmekte benden de kötüydü.

Derin bir nefes vererek bakışlarımı tam tekrar yere indirecekken odanın kapısının açılmasıyla herkes ayaklandı.

Yiğit ve Selen hızla doktorun yanına gidip durumunu sordular. Doktor sadece tansiyonunun düştüğünü durumunun iyi olduğunu biraz dinlenmesi gerektiğini söyledi. Herkes çok rahatladı. Yiğit içeri girip giremeyeceğini sorduğunda doktor girebileceklerini fakat onu yormamaları gerektiğini söyledi.

Doktorun onay vermesi ile Yiğit hızla içeri girdiğinde Selen de arkasından girdi. Diğerleri de onların arkalarından girdiklerinde Atlas girip girmemek arasında çelişkiye düştü. İlk başta bir şey demek istemesemde sonradan "Seni de görmek isteyecektir," dedim. Söylediğim şeyi duydu fakat yüzüme bile bakmadı. Kızgın olduğunu biliyordum. Suçu tek başına yüklenmek istemiyordu. Bu yüzden sinirini benden çıkaracağını tahmin ediyordum. Bunu dert etmiyordum. Haklıydı çünkü. Hepsi benim suçumdu. Bu olayı ortaya çıkaran bendim. Belki görmezden gelseydim şuan bunlar olmayacaktı.

Biraz durduktan sonra içeriye girdi. Kapıyı arkasından hafif aralık bıraktı. Bana kızgın olsa da Erva'yı benimde merak ettiğimi anlamıştı. Bir süre öylece durdum koridorun ortasında. Korkuyordum. Delicesine korkuyordum ve bunu kendime itiraf etmek çok zordu. Her şey daha da mahvolsun istemiyordum. Belki de buraya bile gelmemeliydim. Benden hoşlanmadığını biliyordum. Onun kardeşi çıkmam belki de onu üzmüştü. Annesini çalmıştım ben ondan. Beni nasıl kardeşi olarak görebilirdi ki?

Gözlerim hafifçe dolduğunda başımı havaya kaldırdım. Neden onun beni kardeşi olarak görüp görmeyeceğini önemsiyordum ki? Daha düne kadar o benim hiçbir şeyimdi. Peki ya bugün? Bugün neyim? Onu nasıl bu kadar çok kabullenebildim anlayamıyordum. Bu kadar çabuk birine bağlanmak bana göre değildi.

Gözlerimi sertçe kapatıp düşüncelerim arasından çıktım. Buradan gitmeliydim. Birkaç adım attım gitmek için fakat kalbim buna izin vermedi. Sinirle dudaklarımı dişledim. Kendime kızarak arkamı döndüm. Odanın kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes vererek aralık olan kapıyı biraz daha araladım sessizce. Sadece iyi olup olmadığına bakacak ve buradan gidecektim. Yüzü görüş alanıma girdiğinde yüz ifadem yumuşadı. Yüzü solgundu fakat gülümsemesi yüzünü aydınlatarak bunu kapatıyordu. Gözlerinden hala yorgun olduğu belli oluyordu. Şimdi ortaya çıkıp gülümsemesini soldurmak istemedim. Yavaşça geri çekildim.

Selenophile • Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin