Bazen insanlar yüzleşmek üzere oldukları şeylerin ne kadar acı olduğunu fark edemezler. Bazen de ederler ama o kadar basit gelir ki kendilerini cesaretli sanarlar. Oysa öyle değildir. Onlar sadece kendini kandırıyordur. Kalbi ve beyni kandırmak kolaydır. Bu yüzden kolay yolu seçerler. Çoğu zaman bu yüzden kaybederler zaten.
Ben oraya hiçbir umudum olmadan gittim. Kendimi o kadar hazırlamıştım ki hiçbir şey bulamayacağıma gözlerimde ki ruhsuzluk devam etmişti. Boş ve ölü bakışlar...
Karanfil Yetimhanesi
Kaçıncı kez okuduğumu hatırlamadığım tabelayı bir daha okumuş ve başımı binaya çevirmiştim. Korkuyordum. Tozlu anılar raflardan çıkmış beynimde bir sinema filmi gibi yavaş yavaş gösteriliyordu. İyi anılarım vardı. Ama burası hiçbir çocuğun hayali değildi.
Şu çeşmede ne kadar çok konuşurduk Beril ile... Şu ağacı çok severdim... Bu benim diktiğim fidan... Şu merdivenlerden düşmüştü bir ara Beril... Binanın eski rengi sıkıcı bir pembeydi... Pembeden bu yüzden nefret ediyordum...
Burada ilk adımımı atmış, burada ilk kelimelerimi söylemiş, ilk defa burada acıyı tatmıştım.
Yüzüme buruk bir tebessüm yayılırken bir adım attım içeriye doğru. Bahçede oynayan bir sürü çocuk vardı. Benim gibi ilklerini burada yaşamış birçok çocuk...
Derin bir nefes aldım. Ve yürümeye devam ettim. Güvenlikçi değişmişti. Eskiden yaşlı ve sürekli uyuklayan bir amcaydı. Şimdi ise gözlerini dört açmış etrafa bakınan bir kadın. İlerlemeye devam ederken bize tuhaf tuhaf bakan kadına Yiğit gidip bir açıklama yapmıştı.
Evet o da yanımdaydı. Her ne kadar gelmene gerek yok desem de inatla gelmek istemişti. Açıkçası onun varlığı bana güç veriyordu. Ayrıca benim için bir şeyler yapması beni rahatlatıyordu. Arabada Selen'e mesaj yazdığını görmüştüm. Selen'in de yanımda olmasını isterdim ama onu arayıp buraya çağıracak gücüm yoktu. İçeriye yürümeye devam ederken bahçeyi süpüren bir kadın dikkatimi çektim.
Yüzünü görmemle yüzüme bir gülümseme yayılırken yavaşça yanına gidip omzuna dokundum. Omzuna dokunmamla kafasını kaldırdı. Beni görünce değişen yüz ifadesiyle beni tanıdığını anladım.
"Erva?"
Ona sarıldığım an o da bana sarılırken duygulanmış bir şekilde konuştu.
"Seni çok özlemişim be kızım."
"Bende Ayşe teyze."
Ayşe teyze bizim annemiz gibiydi. Bu yetimhanenin hizmetlilerinden biriydi. Beril ile beni çok severdi, tabi biz de onu. Buradan ayrıldıktan sonra bir daha buraya gelecek cesareti kendimde bulamadığım için onunla da görüşememiştim. Ama o yine de beni tanımıştı.
Geri çekilirken ağladığını fark ettim. Hemen ellerimi yanaklarına koyup gözyaşlarını sildim.
"Aaa Ayşe teyze yine açıyorsun çeşmeyi ama. Ağladım ağlayacağım zaten," dedim gözlerim dolu bir şekilde.
Ellerimin üzerine ellerini koyup "Tamam tamam ağlamıyorum," deyip gözyaşlarını sildi.
Severdim Ayşe teyze. Yeri geldiğinde anne yer geldiğinde bir abla olmuştu bize. Belki de yetimhanede durmam da onun sayesindeydi. Çünkü inanınki kimsenin yaşamak istediği bir yer değildi.
"Hangi rüzgar attı seni buraya?"
"Artık zamanı gelen şeyler var Ayşe teyze. Artık hesap sormam gereken birileri var."
Verdiğim cevapla birlikte neden geldiğimi anladı. Gözünde telaş, endişe, merak duyguları belirdi. Benim için endişelendiğini tahmin edebiliyordum. Ama bu sefer kimse beni durduramayacaktım. Bugün benim artık cesur olmam gereken gündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selenophile • Yarı Texting
Short StoryBoslukbirak: şimdi sil gözyaşlawni Boslukbirak: ben senin yerine de ağlarım Boslukbirak: sevmeyişlerine, acı çekişlerine, başka bir kıza aşık oluşuna ağlarım Boslukbirak: sil gözyaşlarını güzel adam Boslukbirak: gece senin gozyaslwrinla ıslanmasın ...