"21.

244 19 45
                                    

*** 

İyi okumalar.

"Ne yapıyorsun ?" Genç kız bileğinin acısını ovalayarak dindirmeye çalışırken arkadaşının elinde ki telefona baktı. Saniyeler sonra Dilem bir türlü açılmayan telefonunu fırlatacak gibi olmuşken son onda sakinleşerek cebine atmıştı. Sinirden içi içine sığmıyor bir şeyleri parçalayıp yıkmak istiyordu. Gözleri yere savrulan arkadaşına kaydığında ağzından istemsizce bir küfür kaçırmış, daha sonra oyalanmayı keserek hızla yanına eğilmişti.

"Şarjım yok! Telefonunu uzat, polisi arayacağım." Maral'ın aldığı cevapla tüm düşünceleri birbirine girmişti. Bir an sonra çantasına uzan arkadaşının elini hızla itekledi. Bu hareketi Dilem'in sinirini artırmakta fazlasıyla başarılı olmuştu. Kaşlarını çatarak tekrar uzanmaya çalıştı çantasına ama yine Maral elini iteklediğinde kendisini tutamayarak, "Ne yapıyorsun Maral ? Versene şu çantayı! Telefonunu alacağım." diye çıkıştı.

"Dilem, polis gelse ne olacak ? Elimizde neyin kanıtı var ?" Maral, arkadaşının gözlerinde ki öfkeye hak veriyordu. Ama polis gelse bile bir şey yapmayacaktı. En fazla karakola çağırır ifadesinin ardından gitmesine izin verirlerdi. Ne bir görüntü, ne bir ses... En ufak bir kanıt yoktu ellerinde. Durum böyleyken haklı olsalar bile bir şey yapılmazdı.

"Gel, önce bir eve geçelim." Dilem mırıldanarak arkadaşının yerden kalkmasına yardım etti. Dünyayı o adamın başına yıkmak istiyordu ama Maral'ın sözlerinde ki haklılık payı prangalar geçirmişti ellerine. Arkadaşının koluna girerek yürümesine destek olurken bileğine kısa bir bakış attı, fena kızarmıştı. Saniyeler ilerlerken daha fazla sessiz kalamayacağını anladığında "Ne diye böyle bir şey yaptı ?" diye sinirle tısladı. Tüm siniri sesine vurmuşken girdikleri kapıyı kapatıp Maral'a mutfağa geçmesi için bir işaret yapmıştı. 

"Cihan'dan ayrılmamı söyledi." Maral sandalyelerden birisine kurulurken kardeşinin duymaması için kısık sesle konuşmaya özen gösterdi, Işıl'ın bunları bilmesini istemiyordu. Kurumuş dudaklarını ıslatırken şaşkınlıkla kendisine bakan arkadaşına yöneltti bakışlarını, "Sinirle elimi kaldırdım ama tabii ki vurmak için değildi. Sözlerine dikkat etmesini falan söyleyecektim ama birden bileğimden yakalayıp ters çevirdi, ne olduğunu anlamadım Dilem." 

"Şerefsiz!" Dilem bir türlü kendisini durduramazken mutfakta volta atmaya başladı, siniri içine sığmıyordu. Arkadaşını o halde görünce korkudan eli ayağı buz kesmişti. Ellerini saçlarından geçirerek Maral'a döndü, "Cihan'a söylemelisin bunu." 

"Bir sorun çıkarsa ?" Maral bileğini ovmayı bir an bile bırakmazken arkadaşına kuşkulu gözlerle baktı. Evet, Cihan birbirlerini çok sevmediğini söylemişti ama aralarında uzaktan da olsa bir akrabalık bağı bulunuyordu. İkisini birbirine daha fazla kışkırtacak bir şeye sebep olmak gözünde büyürken düşüncelerinin saçmalığına hayretle baktı. Uygar canının istediğini hiç bir şeyi düşünmeden yapıyorsa aralarında çıkacak sorunu düşünmek Maral'ın sorumluluğunda değildi. Bir an sonra ilk cümlesine fazlasıyla zıt düşerek, "Ne sorun çıkacaksa çıksın!" diye öfkeyle konuştu. Dilem kendi vereceği cevabı arkadaşından duyduğunda kendisiyle çelişmesine şaşırsa da hemen başıyla onayladı genç kızı. Maral çantasından telefonunu ararken sürekli yaşadığı anı düşünüp duruyordu, isterse kıyamet kopsun yine de susmayacaktı. Saniyeler sonra eline geçen telefondan Cihan'ın adını bularak kulağına götürdü. 

"Güzelim ?" İkinci çalışta açılan telefondan Cihan'ın neşeli sesini duyduğunda mutfak kapısını kapatması için arkadaşına bir işaret yaparak, "Konuşmamız lazım, müsait misin ?" diye sordu. 

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin