"45. Kahkahaların kadını - FinalP/1

191 11 114
                                    

*** 

İyi okumalar.

Nefes. 

Zorlukla araladı gözlerini kadın. Ucunda durduğu hayat uçurumunun eteklerini, ölümün ateşiyle yanan zambaklar kaplamıştı. Başı sürekli olarak, ilerletildiği yolun tırtıklarına tekerlekler değdikçe sağa sola savruluyordu. Yüzüne bir mıh gibi çivilenmiş oksijen maskesi amacına itaat etmemeye yeminliydi sanki.

Hayat.

Genç kadının gözleri sürekli olarak açılıp kapanırken tüm arkadaşları sedyenin peşinden koşuyordu. Işıl, hastaneye ayağa kaldıracak çığlıklar atarken Dilem her an gücü çekilen bacaklarını kendisini taşıma yükünden azat edebilirdi. 

Yaşam.

Doğukan, Maral'ın gözlerinin tamamen kapanmasını izlerken sinirlerine hakim olamadan sedyeyi itekleyen hemşirelere bağırdı. Oysaki Maral hepsini duyuyordu. Her şeyi görüyor, herkesi hissediyordu. Gözlerinin kapanmasıyla görüş açısı, bilincinin kapanmasıyla dünyası karardı. 

Ölüm.

Doğukan, göğsüne yaslanmış kadının saçlarını okşarken gözyaşlarını herkes gibi serbest bırakmıştı. Derya yeri göğü yakarcasına ağlıyordu. İki kardeşini, babasını toprağa vermişti. Eğer Maral'ı da kaybederlerse güçlü duramazdı artık. 

Işıl, Dilem ablasına sarılmış iç çekerken ikisi de ağlamaktan bitap düşmüştü. Çağın, Emir gibi beyaz ameliyathane kapısı önüne çökmüş dizlerine dayamıştı başını. Öylece hastanenin zeminini izlerken içinden ettikleri duaların haddi hesabı yoktu. 

Berke, Cemre'yle ilgilenme görevini üstlenmek zorunda kalmıştı. İçi içini yerken arabanın içerisinde küçük kızı her şeyden bir haber tutmaya çalışıyordu. Telefonuna yeni indirdiği oyunları Cemre'ye gösterirken bile her an gözleri bildirim çubuğuna düşecek mesajdaydı. 

Hastane bahçesinde bekleyen bir diğer isim Cihan'dı. Gözünün altında morarmaya dönmüş iz ve dudağının durmayan kanamasıyla bahçenin en ucuna park ettiği arabasına girmiş hastane kapısını izliyordu. 

Yediği darbelerden dolayı başı çok fena ağrıyordu ama bu ağrıyı duyamayacak kadar uyuşmuştu bedeni. Her şey onun suçuydu. Yaklaşık iki saat önce gördüğü manzarayı düşündükçe dolan gözleri bir an sonra sicim gibi akmaya başladı.

Defalarca kez direksiyona vurarak, bağırıp kendisine küfürler ederek saatlerce ağladı arabasının içinde. Ağzından akan kan altına giydiği deniz şortuna bulaşmıştı. Nasıl bu kadar alçalabilmişti ? Nasıl bir anlık siniriyle Maral'ın gözü önünde bu kadar ileri gidebilmişti ? O değil miydi bir zamanlar olduğu gibi hâlâ bu kadının aşkıyla yanıp tutuşan ? Nasıl yakabilmişti canını bu denli ?

Maral, ameliyathane içerisinde herkesi korkutmasına rağmen küçük bir ameliyat geçiriyordu. Düşünüldüğü kadar kötü bir durumda değildi. Gördüğü teklif öylesine dağıtmıştı ki aklını, o gece orada daha fazla duramayacağını söyleyerek arkadaşlarıyla bara gitmiş ve sabaha kadar içip durmuştu. 

Sabaha karşın girdikleri otel odasında gözüne uyku girmedi. Buz gibi suyla doldurduğu küvete girip canı çıkana kadar ağlamış, sonrasında otelin barına inip tekrar içmişti. Midesi hassas, üstüne üstlük yeme bozukluğu olan birisi için ne bu kadar içki ne de girdiği küvetin içindeki su derecesi idealdi. 

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin