"2.

969 116 32
                                    

***

İyi okumalar. 

Korkusunun saçma bir şekilde hızla büyüdüğünü idrak ettiğinde kendisine telkinler vererek sakinleşmeye çabaladı. Altı üstü aylardır bu üçlü dışında ilk defa evlerine birisi geliyordu, akşamın dokuzunda. Her ne kadar kendisini bir sorun olmadığına inandırmak istese de dış kapının hemen yanında ki mutfağa girerek eline bir meyve bıçağı aldı tedbir amaçlı. Yani evet, bir katil gelmiş olursa adamı meyve bıçağıyla haklayacaktı. Bıçağı arkasına saklayarak elini kapı kulpuna götürdü, derince bir nefes alıp verdi ve tam konuşacakken tekrar çalan kapı ziliyle bunu beklememesinden ötürü korkuyla yerinde sıçradı.

"Kim o ?" Sesinin titremesine engel olamadığı bir an gözleri oturma odasının kapısında elinde yastıkla hazır bekleyen arkadaşına kaydı. Evet, o katilin ne meyve bıçağına ne de pamuk dolu bir yastığa karşı şansı yoktu(!)

"Kızım benim, yan komşunuz Süheyla." Kulağına yaşlıca bir kadının sesi iliştiğinde titreyen bacaklarının bir an için dolup taştığı adrenalinle kendisini yer yığacağını düşündü, tüm korkusu gerçekten bunun için miydi ?

"Allah'ım, aklım çıkıyordu!" Elinde ki yastığı savurarak gerisin geri oturma odasına giren arkadaşına bakmayı kesip kapıyı açtı. Orta yaşlı kadını bir elinde büyük bir tabak diğerinde orta boy bir poşetle kapı önünde gördüğün de her ne kadar yadırgasa da içeri geçmesi için yol açtı.

"Hoş geldiniz." Sokak terliklerini kapı girişine çıkartan kadının bir yıl içerisinde görmeyeli ne kadar da yaşlandığını düşündü. Hoş, içi bu kadından daha yaşlıydı.

"Hoş bulduk yavrum." Yüreğini sıcacık edecek bir gülümsemeyle kızı sarıp sarmaladı ellerindeki fazlalıklara dikkat ederek. "Kek, kurabiye bir şeyler yapmıştım benim beye, size de getireyim dedim." Çatılmak için yer bulmuş kaşları kadının şimdiye kadar nerede olduğunu sormak istercesine bu eylem için baskı yaparken yine de nezaketle gülümseyerek elinden tabağı aldı.

"Ellerinize sağlık." Kapı önünde kalmış olduklarını fark ettiğinde kadına oturma odasına işaret ederek hemen yanlarında duran mutfağa tabağı ve arkasına sakladığı meyve bıçağını bırakıp peşinden içeri adımladı. Hangi rüzgar ne sebeple yolunu bu tarafa çevirmişti yan komşusunun ?

"Ah canım benim! Işıl, kuzum benim nasıl büyümüşsün sen böyle!" Dilem'le kesişen bakışları ikisinin de bir kahkaha patlatmak istediğinin haberini taşıdılar birbirlerine. Işıl pekte büyümüş sayılmazdı aslına bakılırsa. Bu abartıya kaçan tavır komik gelmişti haliyle iki arkadaşa.

"Bak sana ne getirdim." Elinde sıkıca tuttuğu poşeti küçük kıza uzattığında Işıl, tedirginlik içerisinde ablasına kenetlediği bakışlarında çatık kaşları ve sert bakışlarıyla karşılaşmış olmanın verdiği buruklukla içinde ki heyecanı dizginleyerek başını eğip kısaca bir teşekkür etti. Demek ki alması doğru değildi. Dilem ablasının arkasına saklanarak tişörtünü avuçlamaya başladığında kadının garip tavırlarını evin büyüklerinin, yani ablalarının, fark etmiş sorgularcasına yılların çizgilerini taşıdığı yüze bakıyor olduklarını gördü.

"Zahmet etmişsiniz. Gerek yoktu." Kadın yanlış anlaşılmanın verdiği utançla ellerini gayri ihtiyarı, küçük kızla aynı boya gelmek için eğildiği yerden kalkmak için güç almak adına yanlarına koydu.

"Ne zahmeti kızım, yanlış anlamayın bu saatte rahatsız ettim sizi de. Konuşmak istediklerim vardı." Elinde ki poşeti ilk önce Işıl'ı göstererek kendisine uzattı. Küçük çaplı girdiği ikilemde Işıl'ın, Dilem'in arkasından poşete attığı istek dolu bakışları görünce almasında bir mahsur olmayacağına karar vererek kadına teşekkür edip elinden aldığı poşeti kardeşine iletti. Bu zamana kadar bir kötülüğünü görmedikleri bu kadının şimdi ne gibi bir yanlışına uğrayabilirlerdi ki ?

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin