"22.

231 16 64
                                    

*** 

İyi okumalar.

"Düşünme artık Mari." Dilem, ağzında ki lokmayı yuttuktan sonra ciddi bir tonda konuşarak karşısında oturan arkadaşına baktı. Yanına geldiğinden beri saatler geçmiş ama Maral'ın aklında ki ikilem bir sonuca ulaşmamıştı. Sürekli hem bunun normal bir şey olduğunu, aynı durumda Cihan kalsa onun da aynı şeyi teklif edeceğini söylüyor hem de iki dakika geçmeden teklifini kabul ederken yanlış bir şey yapıp yapmadığını sorguluyordu. 

"Of Dilem ya, nereden çıktı bu uğursuzluk ?" Maral kollarını masaya koyarak çenesini sol eline dayadı. Bu durumdan rahatsız değildi ama sürekli eğer Sezen hanım gelirse kendisine yönelteceği bakışları düşünüyordu. Kaldı ki Sezen hanımla karşılaşmasa temizlik için geldiklerinde Emel hanım ve diğerleriyle karşılaşacaktı.  İş düşüncede kaldığı zaman kolaylıkla boş verilebilecek bir durumdu oysa ki. Ama karşı karşıya gelindiğinde hiç de öyle olmadığını kısa bir süre önce deneyimlemişti. Dilem, arkadaşının dalgınlaşan bakışlarıyla elinde ki ayranı ekmek arasının yanına bırakıp elini arkadaşın koluna koydu, kızın çekindiği şeyin ne olduğunu anlayabiliyordu. 

"Balım, bu sefer yanında ben olacağım. Kim sana ne söylerse ona on katını söyleriz, bunu düşünme." Dilem'in cesaret veren konuşması Maral'ın dudaklarında ufak bir gülümseye yol açarken bir elini arkadaşının koluna koyduğu eli üzerine koydu. Dilem'de gülümseyerek arkadaşının elini sıktı hafifçe, "Hem biraz iyi oldu bu. Kendimizi güvende hissederiz, belli ki birisi bilerek bizimle uğraşıyor." dedi fısıldayarak. 

Işıl tüm odağını yemeğine vermiş olsa da merakla onları dinliyordu. Bir an sonra aklına gelen şeyle ayranı uzanmış elini tekrar kendisine çekerek, "Abla! Bartu'da gelir mi sence ?" diye sordu. 

"Bilmiyorum bebeğim." Maral gülümseye çalışarak kardeşine verdi dikkatini. Bartu ayda bir, bir iki haftalığına kalmak için geliyordu. Beraber çalıştığı hanımlardan öğrendiği kadarıyla, ki bu kadınlardan bazıları gerçekten dedikodu yapmaya bayılıyordu, Bartu'nun dedesi katı birisi olduğu için iki haftadan fazla süreye izin vermiyordu amcasının evinde kalmasına. Yine de kardeşinin hevesini kırmamak için, "Cihan'a sorabilirim bunu." dedi. Işıl'ın geceden beri yaşadığı korkuyu biraz olsun dağıtmak istiyordu. 

"Evet, evet. Sor." Işıl bir heves konuşarak tekrar yemeğine döndü. Taşınma fikri ona ilk sorulduğunda fazlasıyla soğuk bakmış olsa da şimdi Bartu'yla aynı evde kalacağını düşünmek ona bu fikri sevdirmişti biraz. Zaten gün boyu düşündükçe de ailesini kalbinde yaşatanın evleri değil kendisi olduğunu anlamış ve farklı bir evin güzel olabileceği kanısına varmıştı. Maral, kardeşinin yüzünde ki neşeli ifadeyle biraz olsun canlanırken ayranından bir yudum aldı. Hava kararmaya yüz tutmuş, acıktıkları için uygun fiyatlı bir lokantaya girmişlerdi. 

"Şükür, doydum!" Dilem ekmek arasından geriye kalan kağıdı avucunda bükerek bitirdiği ayran kabının içine sokuşturdu, darmadağınık bırakmayı sevmiyordu. Önünde ki küçük tepsiyi arkadaşının tepsisiyle birleştirerek iki çöpü yan yana koydu. Maral arkadaşının yaptıklarını izlerken telefonunun melodisi yükselmeye başladığında dudaklarının içini ısırarak çantasının içinden telefonu çıkarıp eline aldı, Cihan arıyordu. Beklemeden aramayı cevapladığında sevgilisinin, "Güzelim ?" demesi onu farkında olmadan gülümsetmişti. Bu kelimeye bayılıyordu, Cihan'ın ağzından duymak ise muazzam güzel bir şeydi. 

"Efendim ?" diyerek bakışlarını karşısında sırıtan arkadaşından aldı, yoksa kendisi de aynı şekilde gülecekti. 

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin