"7.

713 101 190
                                    

***

İyi okumalar. 

"Baya baya öptün yani ?" Cihan gecenin bir saati yaptığı aptallıktan sonra bedenine çöken huzursuzlukla yerinde duramamış, Bartu'yu yatağına yatırdıktan sonra akıl almak için en yakın arkadaşının yanına gelmişti. 

Emir şehir merkezinin ara sokaklarından birinde küçük, sevimli bir dükkanı olan bir çiçekçiydi. Onunla yine böyle çıkmaza düştüğü bir akşam rastgele karşılaşmış ve birbirlerini hiç tanımıyor olmalarına rağmen anlık bir dürtüyle her şeyini anlatmıştı. Şimdiyse yıllar sonra iki arkadaş yine aynı durumdaydı; Cihan üzerinde her zaman giymekten nefret ettiği takım elbisesiyle büyük bir umutsuzluk, Emir gri eskimiş bir eşofman ve siyah bir hırkayla büyük bir uykusuzluk içinde... 

"Evet, öptüm." Emir dükkanın içerisinde kendisine yaptığı küçük bir odada kalıyordu. Gecenin bir yarısı kapı öylesine şiddetli çalmıştı ki yataktan düşerek uyanmıştı. Şimdiyse gözlerini açık tutmakta zorlanıyorken karşısında ki adamı elinden geldiği kadar bir dikkatle dinliyordu.

"E hayırlı olsun kanka." Bir eliyle saçlarını karıştırırken diğer yandan esneyerek konuşması anlaşılmayınca Cihan'ın ağzından "Ne ?" diye bir nida döküldü.

"Oğlum, uykum var. Daha mantıklı bir saat dilimi içerisinde öpemez miydin ? Ne bileyim sabah falan ?" Cihan stresle eline aldığı papatyayı parmakları arasında çevirip dururken arkadaşının ensesine yılların getirdiği samimiyetle bir tane yapıştırdı.

"Zevzek zevzek konuşma. Ben ne diyorum, sen ne diyorsun ?" Elinde ki papatyayı tekrar vazonun içerisine koyarken dükkan içerisinde volta atmaya başladı. Bir anlık dalgınlıkla yaptığı aptallığın sancıları ilmek ilmek işleniyordu karnına. Bu kızın yüzüne tekrar nasıl bakacaktı şimdi ?

"Ne diyebilirim Cihan ? Kız seni sapık zannetse yeri." Stresle çenesini sıvazlarken arkadaşının sözü üzerine dönüp ciddi misin der gibi korkuyla bir bakış attı. "Bakma öyle. Senin patronun seni öpse.. Tövbe estağfurullah." Söylediği söz üzerine gülecek gibi olduğunda karşısında ki adamın sert bakışlarıyla karşılaşınca ciddiyetini takıntı. "Her neyse. Yani empati yapman lazım bu durumda. Yanlış anlaşılmaya baya müsait bir durum."

"Ağzıma itfaiye hortumu soksan içim bu kadar ferahlamazdı, sağ ol Emir!" 

"Rica ederim yavrum, her zaman." Emir nihayet üzerinden uyku sersemliğini atarak kollarını birbiri içerisine geçirdi. "Şaka bir yana, yanlış anlayabilir. Ama tabii anlamayabilir de. Nasıl bir tepki verdi ?" Cihan'ın bakışlarında ki bilinmezliği okuduğunda sorduğu sorunun şuan ki stres içerisinde ki bir kişi için uygun olmadığını fark ederek değiştirmeye karar verdi. "Nasıl gelişti olay ? Oradan al."

"Lunapark olayını biliyorsun zaten," Lunaparka gitmeden önce Emir'i arayarak ona gidip gitmemesi gerektiğini danışmıştı ilk önce. Bundan ötürü bu konuda bilgisi vardı. Lunaparkta çıkan kavgayı ise gelir gelmez anlatmıştı zaten, bu kısımları beklemeden geçti. "Sonra saatin geç olmasını bahane ederek evine bırakmayı teklif ettim."

"Kabul etti mantıken." Emir laubali bir şekilde araya girdiğinde Cihan ters bir bakış atarak devam etti.

"Kemerini açmak için ikimizde aynı anda hareketlendik ve ellerimiz çarpıştı. Emir, saçları arasından nasıl gülümsediğini görmesem yemin ederim böyle bir şeye cesaret edemezdim." Aynı sahne gözleri önüne peyda olurken istemsizce gülümsedi. "Kendisi açmaya çalıştı tekrar ama bu sefer kemer takıldı. Yardım etmek için kemere uzandım. Kilidi açarken kokusu o kadar yakındı ki... Bir an düşünemedim. Aklımdan geçen bir düşünceydi sadece. Öptüğümün farkına bile arabadan kaçar gibi hızla indiğinde anladım." Arkadaşının ilk sorduğu soruyu aklında tarttı ve cevapsız bırakmamak adına aklında ki düşünceleri toparlayıp söze girişti. "Öptükten sonra çok kısa bir an birbirimize bakakaldık. Sonrası da bildiğin gibi işte, arabadan inip koşarak eve girdi. Arkasına bile bakmadı oğlum ya, aklıma tüküreyim batırdım her şeyi!"

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin