"34.

141 13 115
                                    

*** 

İyi okumalar.

- 8 yıl sonra. -

"...Ve bir gece gitmiş prens sebepsizce." Kadının sesinden dökülen acı, aradan geçen senelerin kanlı sembolüydü. Göğsünde uzanan küçük kızın saçlarını okşamaya devam ederken dolu dolu olmuş gözlerini görmemesi için aceleci davranarak bir çırpıda sildi. "Geri gelmesini beklemiş arkada bıraktıkları, en çok da prenses beklemiş. Ama ne prens gelmiş ne de prensin en ufak bir haberi." 

"Ama birbirlerini çok sevmiyorlar mıydı anneciğim ? Neden prens gitmiş ki ?" Bu hikayeyi her duymasında Cemre'nin sesinde gizlenen merak, yine uzatmıştı başını bulduğu ilk boşluktan. 

İri, koyu yeşil gözlerini yamacına sığındığı kadına çevirerek bu merakını göstermek istercesine gözlerine bakmaya başladı, her seferinde bu sorusunu cevapsız bırakması onu daha büyük bir meraka sürüklüyordu. 

"Seviyorlardı meleğim." Maral uzanıp küçük kızın saçları arasına bir öpücük kondurdu. Cemre, kadının sözlerine devam edeceğini düşünse de Maral'dan başka bir cevap alamamıştı sorusu için. 

"Bence seviyorsa gitmemeliydi. Hiç giden sevgi mi olur ? Sevgi yürümez!" Küçük kız kendince bir öfkeye kapıldı. Hikayenin bu kısmını her duyduğunda meraklanıyor ama Maral'dan bir cevap alamadıkça da prense kızmaya başlıyordu. 

Maral duydukları üzerine istemsizce bir kahkaha patlattı, Cemre'nin bu hallerini seviyordu. Küçük kızın boyun girintisini, yanaklarını, küçük burnunu öperken elleriyle karnına bir saldırı düzenleyip gıdıklamaya başladı. 

"Ya anne!" Cemre kahkahalarının arasında Maral'ın ellerinden kurtulmak için çırpınsa da pek başarılı olduğu söylenemezdi. Dakikalarca maruz kaldığı gıdıklama saldırısından sonra nefes nefese kadının kucağına çıkıp başını göğsüne bıraktı. "Babam, o prens gibi değil ama... Seni bırakıp gitmiyor. Biliyorsun, değil mi ?"

"Biliyorum Cemre." Maral ses tonunun ciddi çıkmasına dikkat ederek konuştu. Bu konunun sürekli açılması canını sıksa da Cemre'ye sert bir tepki göstermiyordu. "Ama biliyorsun-"

"Biliyorum, biliyorum. Babamla artık aynı evde yaşamayacaksınız." Cemre, kadından önce davranarak sözünü kesti. "Ama tüm prensler aynı olmaz ki..." 

"Tüm prensler aynı olmaz ama tüm erkekler de prens olmaz güzellik." Maral bu konuşmanın gideceği yeri biliyordu. Cemre'nin meraklı ve çok konuşkan yanını bildiği için bir kere daha sonu gelmeyen konuya giriş yapmamak adına bu yolu erkenden kapamıştı. "Hadi kalkıyoruz, çok yattık."

"Nereye ?" Cemre, Maral'ın kucağından kalkmamak için ayak direse de koltuk altlarından tutulup yana bırakılınca başka bir şansı kalmamıştı. Yerinde doğrulduktan sonra, "Yoksa teyzemle mi buluşacaksınız!" diye sevinçle bağırdı.

 "Evet bebeğim, Dilem'le buluşmam gerekiyor." Maral gülümseyerek yataktan kalktıktan sonra dağıttığı yerleri eliyle toparladı hızlıca. Cemre'de hemen yataktan inip koşarak çevresinden dolandı. Nihayet Maral'ın yanına gelebildiğinde en mağrur bakışını takınmıştı yüzüne.

"Ben de gelebilir miyim anne ?" Cemre elinden geldiğince tatlı çıkarmaya özen göstermişti sesini. Maral'ın yüzünden geçen ifadeyi gördüğünde, "Babam çok sıkıcı. Sürekli işlerine bakıyor, benimle ilgilenmiyor ki." dedi hızla. Belki bu yoldan ikna edebilirdi.

"Öyle mi ?" Maral'ın kaşları çatıldı, bu pek sineye çekebileceği bir davranış değildi. Cemre'nin yaşından ötürü ayrı bir ilgiye ihtiyacı vardı ve babasından böyle bir davranış görmesi çok yanlıştı. "Babanla konuşacağım ben bunu güzelim ama gelme konusunda olumlu bir şey söyleyemem."

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin