"6.

708 103 225
                                    

***

İyi okumalar.

Doğukan ikilemde kalmışlığın verdiği sıkıntıyla bir elini ensesine attığında tam bir cesaret içeri girmeye karar vermişti ki merdivenlerden duyulan ayak sesleriyle dış kapıya yöneldi. Üst katta Cihan beyden başka birisi yoktu şuan nasıl olsa.

"Doğukan," Cihan Geray fazlasıyla mesafeli ve bir o kadar soğuk çıkan sesiyle kendisine karşın daha kalıplı adamı tek kelimesiyle durdurdu. Ağzının ucuna kadar gelen her lafı bir anda yutmuştu. Ne diyebilirdi ki ? Ne kıza karışma hakkı vardı ne de çalışanına. Kendi içerisinde girdiği yersiz kıskançlığın ucunu kimseye dokunduramazken, dilinde ki zehri saçamazdı kolaylıkla. O böyle bir adam değildi. "Kolay gelsin." Kestirip atmak için söylediği lafı Doğukan garipsemeyerek kısa bir baş selamı sonrası evden ayrıldı. Nasıl olsa görevi evin dış kapısını korumaktı, ev içerisinde boş boş gezinmek değil.

Cihan bey büyük bir sakinlikle ufaktan sancıyan kolunu sıvazlayarak basmak üzere olduğu basamağı atlayıp yerde ki cam kırıklarına dikkat ederek kalan bir kaç basamağı da geçti. Odasına çıkmadan önce elinde tuttuğu bardak kırılmış dört bir yana saçılmıştı. Hoş, diğer elinde tuttuğu sandviçinde ondan farkı yoktu ya neyse.

"Hayır öyle düşünme Emel abla, lütfen. Kendi aptallığım işte." İçeriden genç kızın sesini duyduğunda kapıya yaklaşarak ortalığı birisinin olması ihtimaline karşı kolaçan etti. Tekrar bir ses duymayı beklerken içinde ki ses asla susmuyordu, şimdi de ergen çocuklar gibi kapı dinlemeye başladın oğlum, aferin!

"Keşke elimden bir şey gelseydi güzel kızım." Konuşan Emel hanımdı, aklında cümleleri tarttığında konunun ne olduğunu bir türlü çözememiş olmanın sersemliğiyle kapıya biraz daha yaklaştı. "Cihan bey eminim ki böyle bir şey istemez. Fakat..." Kısa bir es verdiğinde bu sefer takındığı ses tonu hüzün değil nefrete bulanmıştı. "...Birileri hemen Sezen hanıma yetiştirmiş ve hanımefendinin kesin talimatı."

"Kim söylemiş ?" Evin yaşlıca çalışanlarından Meltem hanım lafa giriştiğinde kaşlarının çatık olduğundan neredeyse emindi genç adam. Konuya dair aklında bir kaç şey şekillenmeye başladığında ise içinden kısa bir küfür savurdu.

"Kimse kim, önemi yok artık." Maral ağzında gevelediği cümle sonrası elinde çevirip durduğu bardağı yavaşça mutfak masasının üzerine bıraktı. Her ne kadar umursamaz görünmek istese de yine de içten içe merak ediyordu kimin söylediğini, kim daha kızın nasıl olduğuna bakmadan böyle bir şeyi yetiştirmek için telefona sarılırdı ki ? İç çekerek gözlerini gezdirdiği mutfak masası bir kere daha işten kovulmasına sebep yaratan sakarlığına lanetler yağdırması için kuvvetli bir etkendi. Kovulmasa kendileri için bir kaç hafta sonra yemek masası da alabilirdi. "Çok teşekkür ederim her şey için Emel abla."

"Canım benim.." Emel hanım kollarını büyük bir üzüntüyle açtığında saniyeler içerisinde bedenine yaslanan bedenle titreyen dudaklarını buna bir son vermelerini ileterek birbirine bastırdı. Şunun şurasında bir hafta olmuştu olmasına lakin bu işe şimdiye kadar beraber çalıştığı herkesten çok ihtiyacı olduğunu bildiği için karşısında ki bu genç kıza üzülmeden edemiyordu. "Bir ihtiyacın olduğu zaman hiç çekinmeden arayabilirsin kızım beni."

"Teşekkür ederim." Maral yüzünde ki sıcacık gülümsemesiyle geri çekilirken kısaca diğer hanımlarla vedalaşma faslı geçirip kapıya adımladı. Biraz daha kalırsa dolmaya dünden hazır gözleri isyan bayrağını hiç olmadık bir anda çekecek ve onu yine zor bir durumda bırakacaktı. Peşinden gelen Emel hanıma kısa bir el işareti yaparak durdurdu. "Lütfen," eli kapıyı bulmadan önce son kez gözlerini günlerdir abla şefkatini üzerinden eksik etmeyen kadına çevirdi. "Hiç gerek yok lütfen. İşinize bakın siz Emel abla." Kolunu sıvazlayan elin üzerine kendi elini koyarak kısaca okşadı. Kesinlikle zaman zaman Emel ablasını arayıp nasıl olduğunu soracaktı.

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin