"32.

148 13 60
                                    

*** 

İyi okumalar.

"Anne ?" Cihan bir elini donakalmış kadının kolu üzerine koyduğunda Sezen ürperdi. Göz pınarları yaşlarla dolmuş, düşünceleri iç içe sarmalanmıştı. Konuşmak için ağzını açtığında çenesinin titrediğini fark ettiğinde geri kapattı, ne yapmıştı az önce ?

"Sezen hanım, iyi misiniz ?" Maral'ın sesi fazlasıyla dinlendirici çıkıyordu. Kadının diğer kolu üzerine elini çekinerek koyduktan sonra sorusunun cevabını aramak adına gözlerine baktı dikkatle, korkuyordu. 

"İyiyim." Sezen uzun bir sessizliği tek kelimesiyle bozdu. Art arda yutkunurken gözleri sürekli bahçe kapısına kayıyor, Kenan çıkıp gelecek diye ödü kopuyordu. Oğlunun koluna koyduğu elinden güç almak istercesine elini üzerine koyup sıktı. 

"Buyurun, içeri geçelim." Dilem, kadının beti benzi atmış yüz ifadesine karşın daha fazla ayakta durmasının iyi olmayacağını düşünmüştü. Kadının kısaca başını çevirip kendisine bakmasını izledikten sonra, "Biraz oturup dinlenin. İyi gelir." diye ekledi. 

"Rahatsızlık vermek istemem." Sezen hanımın sesi, rüzgarın yapraklarına çarptığı kırılgan bir çiçek kadar narindi. Dilem içten içe bu duruma üzülürken kadının elbisesine, yüzünde ki kusursuz makyaja, özenle yapılmış buklelerine baktı. Bir başkası iyi bir hayat yaşadığına dair sayısız methiye düzebilirdi belki, ama yaşadığı hayat bu methiyelerin kaçını hak ediyordu ki ? 

"Ne rahatsızlığı ? Buyurun lütfen." Dilem düşünceleri arasından zar zor konuşarak dakikalar önce kapatmak için uğraştığı kapıyı kendi elleriyle açıp kenara çekildi. Kadın daha fazla ayak sürümedi, bir an önce oturmak tek dileğiydi. 

Maral, kadının kolu üzerine koyduğu elini yavaşça geri çekip oğlunun desteğiyle yürümesine olanak gösterdi. Cihan annesiyle beraber içeri geçtikten sonra Maral'ın gözleri eşikteyken bahçe kapısını bulmuş, içinden büyük bir ürperti geçmişti. Gözlerini zorlukla demir kapıdan alarak içeri geçip kapıyı kapattı. 

Ayakkabılarını çıkarıp kenara koyduktan sonra kısa bir an duraksadı, fazlasıyla başı dönüyordu. Dilem, Sezen hanıma su getirmek için mutfağa gitmiş Cihan ise annesinin yanındayken tek başına kalakalmıştı. Kalçasını vestiyere yasladıktan sonra bir eliyle yüzünü sıvazladı, bu hayat onun muydu ? Aylar öncesine kadar evden sadece iş aramak için çıkarken şimdi neler değişmiş, hayatı nasıl bir karmaşaya dönmüştü böyle ? 

Maral'ın aldığı nefesler saniyelerce göğüs kafesine sıkışıp kaldı. Yüreği duyduğu sıkıntılarla saniye başı genişliyor patlamak için uğraşan bir balonu andırıyordu, bir çeşit intiharı. Sevmek bu kadar zor olmamalıydı. Birbirini seven iki insan bu kadar şiddetle ayrılığa zorlanmamalıydı. İçinden delicesine ağlamak gelirken bir türlü yapamıyordu, bedeni öylesine yorgun düşmüştü ki ağlamak için zaman dahi ayıramıyordu bazen. 

Orada öylece kaldı, dakikalarca kendisini sorguladı. En başında kabul etmese, iş ihtiyacını geri plana atıp Emel hanıma işten ayrıldığını söylese belki de bunların hiç birisi olmayacaktı. Uygar'ı tanımayacak, ailesinden kalan evi satmak zorunda kalmayacak, ne Sezen hanımdan ne de Kenan beyden daha önce kimseden duymadığı sözleri duymak zorunda kalmayacaktı.

Cihan... Onu tanımamış olacaktı. Bu düşünce büyük bir kıyamete sürükledi Maral'ın duygularını, bunun ihtimali bile korkutmuştu o an genç kadını. Cihan'a olan bağlılığı büyük bir aşkın koynunda yatıyor, sevginin ve hayranlığın şarabıyla besleniyordu her an. Ondan kopmak demek, tüm hayatının kararması demekti. Biliyordu, eğer Cihan olmazsa tutunamazdı hayata.

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin