***
İyi okumalar.
Caddeye göre fazlasıyla tenha kalan yolda birbiri içerisine girmişti iki araba. İkisinin sürücüsüne de yardım edecek kimse yoktu çevrede. Direksiyonun başındaki çocuk, ağabeyinin arabasını kaçırdığı ana lanetler etti. Başını öylesine sert vurmuştu ki direksiyona kulaklarındaki uğultuyu hoparlöre bağsalar tüm şehir kolaylıkla dinleyebilirdi.
Zorlukla başını kaldırdıktan sonra sürücü koltuğunun kapısını araladı. Gariptir ki böyle bir kazaya rağmen en ufak bir yara almamıştı. Sürücü koltuğundan kalktığında korkudan dolayı bacaklarındaki gücün çekildiğini yere düştüğünde anlamıştı. Zorlukla ayağa dikilerek bir kaç adım geriye çıktı ve dudaklarından, "Siktir." diye bir küfür döküldü.
"İşte şimdi sıçtım. Of, ne yapacağım ben!" Çocuk korkudan çevresinde dört dönerken gözleri bir an sonra çarptığı aracın içindeki kadına kaydı.
Kadının başı direksiyona düşmüş tek bir uzvu bile oynamıyordu. İşte o an dudaklarından daha ağır bir küfür kaçtı. Adımlarını hızlandırarak arabanın yanına vardığında içindeki korkuyla arabanın kapısını açıp alnından kan süzülen kadına baktı. Berke tek bir yara almamış olmasına sevinemeden Maral'ın alnından damlayan kanların korkusuyla çığlığı bastı.
-O günün sabahı-
Genç kadın banyodan çıktıktan sonra iyice kurulanarak üzerine lacivert dantelli iç çamaşırlarını geçirdi. Düne göre biraz daha iyi hissediyordu kendisini. Yine de bu iyi olma durumu, içerisine oturmuş olan taş yığının ağırlığını hafifletmeye yardımcı olacak bir derecede değildi. Siyah, omuzları vatkalı tişörtünün altına yine siyah pileli bir etek giyiverdi. Bugün uyanamadığı için kahvaltıya bile zamanı yoktu.
Yatağının üzerine bıraktığı kalın askılı, siyah kare çantasını omuzuna astıktan sonra evrak çantasını da eline alıp koşturarak çıktı odasından. Geç kalmış olmasına rağmen duşunu almış ve saçlarının kabaran yerlerini düzleştirip makyaj namına kirpiklerine rimel, dudaklarına kırmızımsı bir rengi olan dudak koruyucusunu sürmüştü. Kısa bir an Derya'ya çıktığını haber vermek için bağıracak gibi olup sonrasında Derya'nın çoktan evden çıktığını hatırladı.
Merdivenlere geçtiğinde Işıl'la beraber uyuyan Cemre'nin uyanmaması için elinden geldiğince sessiz hareket ediyordu. Geç kalmasının temel sebebi Dilem'in artık onunla aynı evde yaşamıyor oluşuydu. Eğer arkadaşı yine evde olsa ne yapar eder uyandırırdı Maral'ı. Genç kadının gözleri, arkadaşının odasına kayınca hafiften doluverdi, şimdiden özlemişti balının evdeki hallerini. Dün iş çıkışı evlerine gitmiş olsa da yeterli gelmemişti Maral için.
"Böyle olmayacak bu iş ya." Diye kendi kendine konuşurken merdivenleri bitirmiş, dış kapının önünde ince bantlı, siyah topuklu ayakkabılarını giymeye çalışıyordu. "Ne vardı sanki yan yana evlerde otursak. Çok mu şey istiyorum Allah'ım ?" Maral'ın kafası tamamen uçmuştu. Haliyle arkasında dikilen adamı bile fark etmiyordu konuşurken.
"Sonunda anladın demek." Doğukan elindeki kahve kupasını dudaklarından uzaklaştırırken uykusundan ötürü boğuk bir sesle konuşunca Maral korkudan ileri yalpaladı. Ayakları birbirine dolaşmış tam düşecekken ise son saniye Doğukan devreye girmişti. Arkadaşının kolunu sıkı sıkıya tutarken kadını dik bir konuma getirip, "Aklını başından aldığımı her seferinde bu kadar belli etmek zorunda mısın sen ya ?" diye takıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL SİYAHI /Tamamlandı
Teen Fiction!! KÜL SİYAHI ADIYLA WATTPADDE YAZILAN İLK KİTAPTIR !! Adamın gözleri, pencerenin altında oturmalarından sebep ay ışığının vurduğu saçlarında, dolgun dudaklarına dayadığı şişede, başını kaldırınca sunduğu gerdanın güzelliğinde gezindi. Bedeni bir sa...