"40.

143 11 61
                                    


*** 

İyi okumalar.  

Yol, durgun bir dere misali akıp giderken Maral başını saatlerdir dayadığı camdan tanıdık bir yola saptıklarında kaldırdı. Aralarındaki akım o kadar güçlüydü ki öpüşmelerinin ardından Cihan, Maral'ı kendi arabasına bindirdiğinde o an için ne arabaya binmemek için diretebilmiş ne de nereye gittiklerini sorgulayabilmişti.

Eskilerin anı defteri, arabanın tekerlekleri toprak yolda kaydıkça çeviriyordu sayfaları bir bir. Çok geçmeden çiftlik evi görüldü. Cihan arabayı, Maral'la buraya ilk geldikleri zaman olduğu gibi bahçe çitinin önüne park etti. Ne Maral ne Cihan tek bir kelime konuşmuyordu. Adam kendi içerisinde bir mahkemede yargılanırken Maral, hiçbir şey düşünemeyecek kadar uyuşmuştu. 

Sessizliği bozan tek etken Cihan'ın, sabah arabaya biner binmez hava almak için araladığı camından içeri dolan kuş sesleriydi. Dört beş farklı ötüş sesi duyulsa da birisi adeta ninni söylercesine ötüyordu. Maral gözlerini kapayıp biraz bu sesleri dinledi, çok geçmeden de önce gözlerini açtı ardından arabadan indi.

Cihan'ın gözleri bunun üzerine Maral'a saatler sonra ilk defa çevrilmişti. Neden yapmıştı bunu ? Neden Maral'ı buraya getirmişti ? Neden gelmek için burayı seçmişti ? Aklında bin bir türlü soru dönerken düşünmeyi bir kenara bırakıp kapısını açtı. Anahtarı yuvasından çıkarıp cebine attığında Maral'dan sonra o da dışarı çıkabilmişti. 

Genç kadın eve girmek istemiyordu. Cihan'ın onu takip edip etmeyeceğini umursamadan toprak yola sapıp nehir boyu yürümeye başladı. Ayağındaki hasır sandaletlerin içine küçük küçük taşlar girmiş olsa gerek parmaklarını acıtan bir şey vardı. Gözlerini zaman zaman kapatıp zaman zaman nereye gittiğini görmek için geri açtı. 

Çok geçmeden geldiği nokta yıllar önce birbirlerine ilk yakınlaşmalarını yaşadıkları çınar ağacının yanıydı. O an için bir şeyleri düşünmeyi kenara bırakması gerektiğini düşündü. Her şey o kadar bunaltmaya başlamıştı ki onu... Artık tahammülü yoktu hiçbir şeye. Ne Cihan'ı ne nişanlısını ne de başka hiç kimseyi umursamadan önce sandaletlerini ardından elbisesini bir çırpıda çıkarıp kendisini suya atıverdi. 

Kadının, gözleri önünde utanç duymadan böyle bir hareket yapması Cihan'ı sarsmıştı. Cinsel dürtüler bir yana Maral'ın bu kadar cüretkar bir kadına dönüşebileceğini hiç düşünmemişti. Suya atlamadan önce gözlerinin iliştiği ipli iç çamaşır takımı ise bir yana bıraktığı cinsel dürtüleri ustalıkla tetikliyordu.

Maral, Doğukan'dan öğrendiği kadarıyla yüzerken saç diplerine suyu yedirmek için nehre dalıp çıktı. Cihan'ın yüreği bir an için boğulma düşüncesiyle sıkışmış kadın beş saniye sürmeden su yüzeyine geri çıkana kadar refleksle nehre bir iki adım atmıştı bile. Maral'ın sağ salim yüzeye çıktığını görünce ona fark ettirmemeye çalışarak derince bir nefes verdi, ona bir şey olacak düşüncesiyle ne kadar da korkmuştu... 

Maral kendi halinde suda takılırken adamın dudağının kenarı hafifçe havalandı, Maral'ın umursamazlık evresinde olduğunu anlamıştı. Öyleyse kendisi de bırakabilirdi bir takım şeyleri umursamayı. Genç kadın sırt üstü süzülerek yüzerken, "Yüzmeyi öğrenmişsin." dedi. 

Cihan'ın, ayakkabılarını çıkarırken meraklı bir ses tonuyla konuşması Maral'ın dikkatini çekse de cevap vermek yerine kısaca adamı süzdü. Cihan ağır hareketlerle ayakkabılarını, hemen ardından çoraplarını ve tişörtünü çıkardı. Yıllar öncesinde düz denemeyecek kadar az kası olan adam bir hayli değişmiş, yerine dikkat çekici fiziği olan bir adam gelmişti. 

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin