"42.

135 11 56
                                    

*** 

İyi okumalar. 

-İki ay sonra-

"İlaca başlamak istemediğine emin misin canım ?" Maral yine aynı koltuktaydı. Senelerdir gelmekten asla geri durmadığı psikiyatri koltuğunda otururken, karşı koltukta oturan doktor endişeyle bakıyordu yüzüne. 

"Eminim Cansu, tam bırakmışken tekrar başlamak istemiyorum." Maral bir eliyle şakaklarını sıvazlarken gözlerini kaçırdı. "Böyle iyiyim."

"Pekala... Nasıl istersen." Cansu, ne kadar üstüne gitmek istese de Maral'ın bundan hoşlanmadığını bildiği için konuyu kapatmıştı. Kaldı ki zoraki yollar ve ısrarla ilaca başlatmak gibi bir yetkisi de yoktu. "Başlamak istediğin an söylemen yeterli biliyorsun."

"Teşekkür ederim." Maral zoraki bir şekilde gülümseyip çantasını koluna astı. Yaklaşık bir buçuk ay öncesine kadar ağrısından yürüyemediği kurşun yarası iyileşeli çok olmuştu. Bir doktor-hasta ilişkisinden çok yakın arkadaş ilişkisine geçtiği doktoruna sarılıp, "Kolay gelsin canım." dedi. 

"Dikkatli ol hayatım. Haftaya aynı gün, aynı saatte bekliyorum." Cansu, arkadaşı odadan çıkana kadar ayakta beklemiş sonrasında yerine oturup sıradaki kişiyi çağırması için sekreterini aramıştı.

Maral kapıya çıkar çıkmaz elini yüzünü sıvazladı. Biraz başı dönüyor, ufaktan da midesi bulanıyordu. Elini farkında olmadan giydiği siyah askılının üzerinden yarasına dokundurdu, sadece izi kalmıştı. Bir kaç adım atıp bekleme salonuna yönelmişti ki karşı kapının açıldığını duyunca duraksadı, Derya'da çıkmıştı.

Maral'ın gözleri, Derya'nın kıpkırmızı bir renge bürünmüş gözlerini buldu. Yine ağlamıştı anlaşılan. Derya'yı böyle görmeye hiç alışık değildi ama iki aydır gördüğü tek hali de buydu. Derya gözlerini kuruladığı peçeteyi çantasına tıkıştırırken Maral, arkadaşının yanına ilerleyip koluna girdi. 

"Şirkete geçmeden önce bir şeyler mi yesek ?" Sesini biraz olsun neşeli tutmaya çalışsa da bunu başaramayacağı çok belli olmuştu. Boğazını temizleyip hafiften güldü. "Kurt gibi acıktım. Gelirken bir pizzacı görmüştük ya-"

"Olur, gidelim." Derya, Maral'ın amacını biliyordu. Kendisini yormaması için araya girmesi ise bir nevi iyi olmuştu çünkü yanındaki insan bu kadar mutsuz olursa Maral ne söylemesi gerektiğinden emin olamıyordu. Tüm kalbiyle acısını paylaşıyordu ama kelimeleri bir araya getirip cümle kurması gözünde büyüyordu o an.

O andan sonra ikisi de kendi kabuğuna çekilip sessizleşmişti. Hastaneden çıkıp, Maral'ın arabayı park ettiği yere gelene kadar tek bir kelime dahi etmediler. Arabasının yanına gelir gelmez ise Derya, Maral'ın kolundan çıkıp şoför yanı koltuğa geçmişti. Maral dalgınca arkadaşının arkasından arabaya ilerleyip yerine oturdu. Derya'yla şoför koltuğu için yaptığı kavgaları özlüyordu. 

Çantasını arkaya atmadan önce telefonunu ve arabanın anahtarını çıkartıp eline aldı. Çok geçmeden arabayı yola çıkarmış ve radyodan rastgele bir şarkı açmıştı. Hafifçe camını da araladıktan sonra bir kolunu cama dayayıp yola odaklandı. Derya ise kendi halinde, kendi düşünceleriyle boğuşuyordu.

Doktorunun ilaçların dozunu artırma teklifi aklında dönüp dururken yine gözlerinin önüne eskiler gelmeye başlamıştı. Başını iki yana sallayıp bunlardan kurtulmaya çalıştı ama hayır, Maral'da her zaman işe yarayan bu taktik kendisinde işe yaramıyordu. Dolan gözlerini arkadaşına belli etmemeye çalışarak silmeye çalıştı ama Maral bunu çoktan yakalamıştı. 

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin