"1.

1.6K 115 101
                                    

* Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki kitap yetişkin içerik bulunduruyor. Lütfen bu tür anlatımdan rahatsız olan kişiler hiç başlamadan bıraksın.

***

İyi okumalar.

Genç kızın titreyen elleri dudaklarını bulmakta yine zorluk çıkarıyordu. Bu, artık alışagelmiş bir durum; bir yıldır son zamanlarda azalmış olmasına karşın sık sık yaşadığı bir rutindi. Sıkı sıkıya tuttuğu bardağın cam yüzeyi dudakları arasına yerleştiğinde içerisinde bulunduğu şok, bir çok gece olduğu gibi bardağın hepsini kafasına dikmesiyle dudaklarından taşan suyun üzerini ıslatmasına sebebiyet vermişti.

Dudakları, elleri, çenesi, gözleri, bedeni, benliği, kalbi.. Sırasıyla titreyen her uzvuna karşın boğazında birikmiş tonla acının dışa vurumu hıçkırığını, yanında uyuyan küçük kardeşini uyandırmamak adına yüzüne bastırdığı yastığa bıraktı. Yatakta bacaklarını savurmak, etrafı kırıp dökmek, annesinin toparlayacağını bilerek her yeri dağıtmak.. İstekler içinde çığ gibi büyürken yataktan kendini kum torbası gibi sallandırarak yere yavaşça kaydı ve ufalarak bir köşeye iliştiğinde hıçkırıklarına devam etti.

Yapamazdı. Kardeşinin yaşadığı kabusları biliyorken rahat uyuduğu nadir gecelerden birisinde onu uyandırmaya sebebiyet verecek bir şeye, geçirdiği küçük çaplı sinir krizi dahi mazeret sunmuyordu. Savurmak istediği bacaklarını bedenine çekerek kolları arasında ki yastığın ağırlığını üzerlerine bıraktı. Her çığlığına, her hıçkırığına yuva olan yastık içinde pamuk değil külçelerce demir taşıyordu ve bunda, bunlara ek göz yaşlarının, yıkılmalarının, sinir krizlerinin de büyük bir rolü vardı. Yarım saat sonra son demlerini yaşayan hıçkırıklar giderek yavaşladı, duraksadı, kesildi.

Göz yaşları izin alma gereği duymadan genç kızdan bir haber akıyordu yanaklarına. Saniyeler ilerledikçe hıçkırıklar gibi onlar da kendilerini dizginledi. Oda da gezinen gözleri her köşede bir başka anıyla karşılaşıyor, kaçmak için geçtiği yeni bir köşede tekrar gafil avlanıyordu. Derince bir nefes verdi, gözleri titreyerek kapandı ve başı hafifçe dizleri üzerinde ki yastığa düştü.

"Anne, Işıl yine odama girmiş!"

Gözlerinden düşmek için hazırda bekleyen yaşlar ardı ardını kovalayarak yastıkla buluştular. Burnunun ucu sızlıyor, gözleri yanıyor, boğazı acıyor, bedeni titriyordu.

"Güzel kızım benim, yine harikalar yarattın!"

Aylar boyunca hatırlamak için direndiği ses son bir kaç aydır kurtulmak istediği tek şeydi. Annesinin sesi başka cümle kalmamış, kelimeler sonlanmış gibi sadece son cümlesine sığıyordu. Keza babasından geriye kalan şeyler de son cümleleriydi.

"Maral! Kızım hadi kahvaltı hazır!"

Henüz kurtulduğu kriz tekrar baş göstermeye başlamıştı açtığı kapıdan. Titreyen ellerini yumruklar halinde başının üzerine koydu, yerinde sallanmaya hemen ardından içinde tutmakta zorlandığı hıçkırıkları bir bir bırakmaya başladı.

"Eğer..." Dizleri üzerinde ki yastığa konuşuyordu yine ve yine, "...Eğer bilseydim ki... Annem bir daha bana kahvaltı hazırlayamayacak..." Cümleler boğazına düğümlendi, devam edemedi. Ne sesini tutabildi ne kendisini. Yastığı bir köşeye hızla fırlatmış bağırarak ağlamaya, duvarlara vurmaya başlamıştı. 

İçinde dört bir yanını kuşatmış ateşin kör alevleri ölüme susamışlığın cesaretiyle onu uçurumun kenarına çekiyor ve bu yaptıklarından müthiş bir haz alıyorlardı. Kendini yitirirken delicesine sayıklayan kız, arkasında onu izleyen küçük kardeşinden bir haber annesinin hazırladığı son kahvaltıyı arkadaşlarıyla dışarı çıkacağı için yememiş olduğuna sitemler yağdırmaya dakikalarca devam etti.

KÜL SİYAHI /TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin