Korku tüm bedenimi esir alırken yavaştan bütün direncim azalıyordu. Ayaklarım bedenimi tartmıyor, kollarım uyuşuyor ve şuan da Ashton Duen’in önünde bayılmaktan deli gibi korkuyordum. Elimi masaya dayayarak biraz olsun destek almak istedim. Çünkü bacaklarım korkudan titremeye başlamıştı bile.
Beyaz tekli sıraların arasında, sınıfın en arka sırasının yanında çaresizce kalmış Ashton Duen’e bakıyordum. Kaçmak istiyordum bunun için deli gibi etrafa bakınıyordum. Okulda kimse yoktu. Saat çok geçti.
“Bay Duen ne istiyorsunuz.?” Ben konuşurken dudakları aralandığında bir an bana Ashton de tiradına başlayacak sanmıştım fakat bakışları ölçülü bir şekilde üzerimde gezinmeye devam ediyordu.
“Öğretmenlerinden çok kötü duyumlar alıyorum. Diana derste başka şeylerle ilgilenerek derslerini aksatıyormuşsun.” Derin bir nefes alarak adımlarını benim olduğum sıra arasına yönlendirdi. Bu sırada nefesimin teklemesini fark ettiğinde iğrenç bir şekilde sırıtıyordu. “Neden ders dinlemiyorsun?”
Bir adım gerileyerek “Ne istiyorsunuz benden?” diyerek sorumu yineledim.
“Neden düşüncelerini konuşmak yerine saçma bir deftere yazıyorsun Diana?” Üzerime yavaş yavaş gelmeye devam ediyordu ve bütün eğlencesiyle benimle oyun oynuyordu.
“Ne?” Şaşkınlığa uğramış bir şekilde ağzımdan çıkan tek şey buydu. “Ne yaptığım sizi ne ilgilendirir Bay Duen? Neden her adımımı takip eden ve bana zarar verme potansiyeli yüksek biriyle konuşmalıymışım? Size anlatacak neyim var ki?”
“Bence bana anlatman gereken şeyler senin bu defterinde yazılı. Bakar mısın bana hak verdiğini defterden öğreniyorum.” Güldü. “Ne vahim bir durum.”
Bir an olduğu yerde bekleyerek defterin kapağını açıp tek eline sığdırmış bir şekilde okumaya başladı. Onu durdurmak için bir hareketlilik gösterecekken bunun işe yaramayacağının bilincine vararak öylece bekledim. Ve içimden kaçmak için planlar yapmaya başladım. Hiçbir kaçarım yoktu. Bütün planlarımı kısıtlayabilirdi. Kaçacağımı anladığında bana zarar verebilirdi ya da kalmaya devam etsem de bana zarar verebilirdi bunu kesinlikle kestiremiyordum. Düşüncelerimi bana ait cümlelerimi okuyan Ashton’ın tiksindirici sesi bölmüştü.
“Bay Duen gibi artık bende KESİNLİKLE doğaüstü şeylerin varlığına inanıyorum..” bekledi gözleri defterimde kendine uygun cümlelerimi arıyordu. Benimle dalga geçmek için güleceğini bekledim ama yüzü kaskatı olmuş bir şekilde konuşmaya başladı. “Imm… Bana hak vermene sevindim. Demek bir ortak noktamız var. Yaşadığın şeylerin başka açıklaması olamaz değil mi?”
“Mantığımın bir tarafı rahatlamak için her şeyi düşünmeyi reddederken diğer ağır taraf en ince ayrıntısına kadar her şeyi gözlerimin önüne getirmek zorunda değil.”
Bakışlarını kaldırıp doğrudan bana baktı. “Kendinle bu kadar iç savaş halindeysen mantığını rahatlatacak şeyler konuşabiliriz.”
Önerisine iğrenerek cevap verdim. “Benden uzak durun sizden hiçbir şey istemiyorum.”
“Diana beni sinirlendirmemelisin. Hele de şuan.”
Doğru söylüyordu. Köşeye sıkışmış, kapana kısılmış gibi hissediyordum.
“Lütfen gitmeme izin verin.”
“Hayır. Henüz değil.” Diye soludu gayet sakin bir şekilde. “Bir şeyi merak ediyorum. Rubert’a neden ortalıktan kaybolduğunu sorabilecek misin? Ya da kaç gündür ne ile meşgul olduğunu.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL
Fantasy"Hayır." diye bağırdım inatla. "Söylediklerinizin hiçbirini kabul etmiyorum. Ben bu değilim. Ben canavar değilim. Bugüne kadar nasıl yaşadıysam bundan sonrasında da o şekilde devam edebilirim. " Böyle olmayacağını adım gibi biliyordum. Ama kabulle...