Derslerim bittiğinde tekrar kütüphaneye gitmek yerine eve gidip Rubert'in bana verdiği kitapları incelemeye başladım. Notları tutarken biyolojiye ve biyolojiden aldığım ödeve bir kez daha lanet ediyordum. Kaç saat oyalanacağımı bilmeden kendimi biyolojiye ve kuş türlerine bıraktım.
Belimin pes ettiğini sırtımın karıncalanmasından, yanan gözlerimden anlamaya başlıyordum. Tanrım. Belim tutulmuştu. Kitaplığıma yönelip bende ki hayvanları inceleyen dergilerimi alırken aklımdan bu dersi gerçekten güzel yapmam gerektiği geçiyordu. Biyolojiden FF almamalıydım.
Bu sırada ısrarla çalan telefonumu beş kez meşgule vermiş en sonunda dayanamayarak sessize almıştım. Jason son hızda beni çıldırtmaya devam ediyordu. Dağılmak üzere olan dikkatimi tekrar kuşlara ve türlerine verebilmeyi başarabilmişken kapının çalınmasıyla bütün evrenin dersime karşı olduğunu düşünmeye başladım.
Yüzüm avuçlarımın içindeyken annemin yavaşça odaya süzüldüğünü ardından “Tatlım Jason gelmiş.” Dediğini fark ettim.
Zihnimde ki her nokta birbirine ‘Jason mı?’ diye sormaya başladığında kalbimde korkudan tekliyordu. Gecenin bu saatinde evime, sırf telefonlarını açmadığım için mi gelmişti? Aceleyle üstüme hırka alarak koridora çıktım. Kapıya doğru ilerlerken korkularım gün yüzüne çıkmış beni rahatsız etmeye başlamıştı.
Ve kapıyı açarak Jason’la yüz yüze geldik. Burnundan soluyarak bana bakıyordu. Titrememin üşümemden değil korkudan olduğunu Jason konuşmaya başladığında anladım.
“Biraz yürüyelim mi?” diye sordu.
Sesli bir şekilde yutkunarak “Sanmıyorum.” Dedim. “Babam evde.”
Kapıyı iterek aniden içeri daldı ve kapalı olan salon kapısını tıklayarak babamın tam önüne dikildi. Onun bu korkusuz ve cesaretli hali benim bütün kalkanımı kırmaya yetiyordu.
“İyi akşamlar Bay Chris.” Diye soluklandı. “İzninizle Diana ile ilgili konuşmak istiyorum. Bir yerlerde bir şeyler içerek tabii.”
Babam çalışmalarını sürdürdüğü beyaz bilgisayarından başına kaldırıp anlamaz bakışlarla Jason’a daha sonrada bana baktı. Bende anneme beni kurtar bakışlarımı atıyordum. Beni anlamıyorlardı.
“Jason saat geç olmadı mı?” Babamın sorusu karşısında Jason’ın takındığı tavır ağzımın açık kalmasına sebep olmuştu.
“Konuşmamız gereken konu önemli olmasa bu saatte ne Diana’yı nede sizi rahatsız ederdim efendim.” Jason az önce babama efendim mi demişti. Ah Tanrım. Tek nefeste söyledikleri içimdeki korkuyu giderek panik atağa dönüştürüyordu. Babamın izin vermesini istemiyordum fakat bunun için tek kelime edemiyordum.
Babam tekdüze bir ton da “Peki” dedi. “Bir saatiniz var.”
Dünyam yavaşça daralırken “Tamam.” Diye fısıldadım ve ayaklarımı sürüyerek salondan çıktım.
Evden uzaklaştığımızda elbette bir şeyler içmeye gitmeyeceğimizi gayet iyi biliyordum.
“Telefonunu açmadın.” Dedi
“Evet, çünkü hazırlamam gereken bir ödevim var ve sen beni sürekli arayıp duruyorsun.”
Konuşma korktuğum yere doğru giderken onu alttan alabilecek hiçbir söz dilimin ucuna bile gelmiyordu. Birilerini görme umuduyla bakışlarımı sokağa yöneltirken kimsenin olmadığını gördüm.
Dişlerinin arasından konuşmaya başlayarak “Telefonu açabilirdin ya da mesaj atabilirdin.” Dedi, genelde bu tarz konuşmalardan sinirli olduğunu fakat kendini tuttuğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUTSAL
Fantastik"Hayır." diye bağırdım inatla. "Söylediklerinizin hiçbirini kabul etmiyorum. Ben bu değilim. Ben canavar değilim. Bugüne kadar nasıl yaşadıysam bundan sonrasında da o şekilde devam edebilirim. " Böyle olmayacağını adım gibi biliyordum. Ama kabulle...