Bölüm 9 - ASİ

448 27 4
                                    

ARKADAŞLAR BİLGİSAYARIM BOZULDUĞU İÇİN BÖLÜMÜ ANCAK PAYLAŞABİLDİM. BU BİR GEÇİŞ BÖLÜMÜDÜR VE OLAYLARLA DOLU ASIL BÖLÜMÜ BİR KAÇ GÜN İÇİNDE PAYLAŞIMA SUNACAĞIM.

LÜTFEN YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI EKSİK ETMEYİN. DÜŞÜNCELERİNİZİ AŞIRI MERAK EDİYORUM.

HEPİNİZİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM. İYİ OKUMALAR.

Uyanışım, Rubert'in yanımda olmadığını fark etmemle sabahımı birden geceye döndürmüştü. Aynı zamanda dün gece yaşanılması ve hissedilmesi muhtemel şeylerin rüya olduğu endişesine çok geçmeden kapılmıştım. Rüya... Bu kelime içimde tutunduğum o güçlü şeyleri paramparça ediyordu. Normalde huzuru kapsayan bu kelimeden nefret etmiştim. Rubert'le yaşadığım şeyler rüya olamayacak kadar güzel ve huzurluydu. Ya da rüyamda bile tadamayacağım kadar demeliyim.

Bu rüya teorime göre o zaman Rubert gece yanıma beni korumaya gelmemiş, beni sakinleştirmeye çalışmamış, bana sarılarak uyumamış ve benimle kalmamıştı... Yani Ashton olduğunu düşündüğüm gölgede benim rüyamın bana oyunuydu. Yüzüm hayal kırıklığıyla buruşmuş, kalbim hissettiğim acıyla sıkışmaya başlamıştı.

"Ah Tanrım."

Bıkkınlıkla soluyarak gözlerimi tavana dikip bunların rüya olmamasını diledim. Yatakta sağa dönerek yastığıma yüzümü gömdüm.

Her kare aynı saniyede beynimin içinde birer film şeridine dönüşerek beni dün geceye hapsetti. Uykunun beni teslim aldığı o sersemlikte bana mırıldandığı kelimeleri, doğruyu söylemek gerekirse ne söylediğini anlayamıyordum fakat sesinin tonu beni rahatlatıyordu, parmak uçlarının omuzlarımda çizdiği görünmez dairelerinin alev topuna dönüştüğünü, üzerimde olduğunu düşündüğüm delici bakışlarını ve varlığının hissettirdiği o kabul edilmez mükemmelliği tek tek hatırladım. Gözlerimi ani bir refleksle açıp daha fazlasını hatırlamaya çalıştım. Ama sadece bu kadardı.

Yastığım Rubert kokuyordu... Sinen kokuyu, o ana dönmek için biraz daha çektim içime. Sanki bu mümkünmüş gibi...

Gerçekti. Gelmişti. Benimleydi. Bu üç kelimeye kendimi yaslamış bütün kötü düşünceleri kafamdan atmıştım.

Okula gitme zorunluluğumla, istemeyerek yatakta doğruldum ve okul için hazırlanmaya başladım.

Odadan çıkarken gördüğüm şey önce beni aniden duraksatmış, afallatmış, sonrasında da gülümsetmişti. Beyaz kapıya yapışmış olan pembe kağıdı parmaklarımın arasına aldım.

Kendine dikkat et Diana. Gerçekten.

Bir an önce onu görme isteğiyle dolup taşıyordum. Kalbimin ve zihnimin oldukça büyük kısmını Rubert'a ayırmıştım ve yaşadığım dengesizlikleri kaldırabileceğimden emin değildim. Bir gün yanımda olup diğer gün bana surat yapan Rubert her şeyi yıkıyordu. Artık hayatımın akışı sanki Rubert'a bağlı gibi hissediyordum. Evden çıkıp okula gidene kadar düşündüğüm tek şey aslında buydu.

'Okulun bahçesinde bekliyorum konuşmalıyız.'

Sarah'ın yine telaş dolu mesajını okur okumaz çantamı kaptığım gibi koşarak merdivenlerden aşağı indim. Beklerken çatık kaşlarıyla, sabırsızca telefonunu avucuna vurduğunu görünce gerilmeye başlamıştım. Bir şeyler için endişe duyduğu zaman böyle davranırdı.

Zaman kaybetmeden yanına ulaştım.

"Aman tanrım Diana." Dedi. "Vazgeçmedin değil mi?"

Elleri mengene gibi çantamı tuttuğum bileklerimi sıkıyordu.

KUTSALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin