#
Bu bölümü yazarın bakış açısından okuyacaksınız. ❤️
#
—> Fatih Özyiğit
Sevmek... Birkaç ay öncesine kadar ne kadar da uzak bir kavramdı Fatih için.
Aile ya da arkadaş için hissedilen değildi tabii ki; gönlünü çelen, aklını başından alan, bazı konularda kendinden önce düşündüğü kıza karşı hissettiği sevgiydi ona uzak olan.
Yaren'le birlikte tatmıştı bu duyguyu.
Öylesine beklenmedik bir zamanda, durup dururken hayatına giren kıza tutulmuştu işte. Her geçen gün fark etmeden daha da bağlanmıştı ve bağlanmaya da devam ediyordu Yaren'e.
Yaren işe girdiği ilk zamanlar onun için herhangi bir kızdan farksızdı ama sonraları... hele de mağazada taşkınlık çıkaran adamdan sonra daha farklı gelmeye başlamıştı her şey.
Fatih'in Yaren'e olan hislerinin değiştiği asıl yer, ona pansuman yaptığı zamandı. Onu düşünüp yanına gelmesi, şefkatle yarasını temizlemesi... yaralarının sızısından daha çok sızlatmıştı kalbini.
Fatih de ilk başta anlam verememişti yüreğindeki bu yabancı hisse... ama o gece başını yastığa koyup düşündüğünde anlamıştı asıl gerçeği.
Yaren'in Fatih'e pansuman yaptığı o akşam apartmanın önünde vedalaştıklarında, Fatih eve girer girmez Şeker Hanım daha önce yapmadığı imalarda bulunmaya başlamıştı. 'Yaren çok iyi kız, herkese böyle gelin lazım, pek de güzel...' gibi gibi... Bir de ağız aramak için 'değil mi Fatih?' diye soruyordu her iltifattan sonra.
Fatih annesinin yapmaya çalıştığı şeyi tabii ki anlamıştı ama zaten Yaren'e karşı bir şey hissetmesi için annesinin imalarına gerek yoktu, o çoktan kalbini Yaren'e açmıştı.
Yine bir sabah evde kahvaltı masasındalardı.
"Anne hastasın diye dükkana gelmiyorsun ama her gün farklı bir komşuya oturmaya gidiyorsun. Bu nasıl iş böyle?" dedi Salih.
"Ne yapayım oğlum? Evde oturunca canım sıkılıyor."
"Yorma kendini." dedi Hülya.
"Bir şey yaptığım yok ki. Oturup sohbet ediyoruz." deyip Fatih'e döndü Şeker Hanım. "Yaren iyileşmiş mi oğlum?"
Bu soruyla birlikte diğer iki çift göz de Fatih'e dönmüştü.
"Ben nereden bileyim anne?"
"Belki Yaren'le konuşmuşsundur."
Fatih dün Yaren'e sürekli nasıl olduğunu sormuştu, evet ama bunu onların bilmesine gerek yoktu sonuçta.
"Bilmiyorum." dedi Fatih sadece.
"Ah ah." diye iç geçirdi Şeker Hanım. "Yazık kızcağıza. Yanında kimi kimsesi de yokken hasta haliyle yattı bütün gün evde."
"Öyle aile olsa ne yazar anne? Kim çocuğunu böyle evlendirmek ister?" dedi Hülya. "En iyisini yapmış kaçmakla."
Bu sefer gözler Hülya'ya döndü.
"Yani, ben tabii kaçma taraftarı değilim." derken büzüşmüştü Hülya. "Başıma böyle bir iş gelmeyeceği için."
"Düzgün bir kısmet bulursan kaçmana gerek kalmaz."
Şeker Hanım ne yapmış etmiş yine konuyu evliliğe getirmişti.
"Turşunuzu kuracağım en sonunda."
"Anne yine başlama, gözünü seveyim." dedi Salih. "Her sabah aynı muhabbet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEVÂFUK
General FictionTevâfuk: Birbirine denk gelme, latifâne (hoş, zarif) bir şekilde uyum içinde olma. ===== Henüz 21 yaşındayken -sözüm ona- töre kanunları yüzünden evlendirilmeye mecbur bırakılan ve küçük bir yardımla Gaziantep'ten İstanbul'a kaçan Yaren Başaran. Üni...