-41. Bölüm-
Başlık diyorum ve fazla söze gerek yok diyerek sahayı size bırakıyorum 😏
Oylamayı unutmadan keyifle okuyunuz efenim 🍷❤️
***"Bebeğim... Sen iyisin değil mi?"
Jeongguk, salondaki podufuk sallanan koltuğunda yarım saattir oyalırken, annesinin cümlesi ile kendine gelerek başıyla onaylamıştı onu hımmlayıp. Ancak yine de bugünlerde biraz tuhaf davrandığı annesinin gözünden kaçmamış gibiydi.
Babası da bu arada Jeon için aldığı protein ilaveli sütleri dolaba dizmekle meşgulken işini bitirip ikilinin yanına gelmişti.
"İşlem tamam, çıkalım mı hayatım? Operaya geç kalıyoruz." dedi karısına.
Koltuğun arkasındaki iki ebeveyn, genç çocuklarının iki yanında, Jeongguk onlara henüz bakmazken birbirlerine kaş göz işareti yapıp sessizce anlaşmışlardı. Böylece boğazını temizleyip söze atılan babası olmak üzereydi.
"Bizimle gelmek ister misin Kook? Hem Bay Lee'lerin senin yaşıtın olan genç kızları da olacak... Belki kaynaşırsınız??"
Kızları? Hmm... Daha önce date'e çıkması için önerdikleri kişi olmalıydı bu...
Yine de sarışın, hiç o havasında değildi. Tüm gün evde kalıp pineklemek ve yalnızlığın dibine vurmak istiyordu tavşanlı pijamasının içinde.
"Başka sefere Babacım, dinleneceğim bugün." demişti büzdüğü dudaklarıyla.
Annesi bir yandan Jeon'un saçlarını okşarken, babasıyla birlikte aynı anda eğilerek o tutamlara birer öpücük bırakıp, dolapta yemek olduğunu söyledikten hemen sonra oğullarının istediği gibi onu yalnız bırakmışlardı.
Dış kapının kapanış sesiyle pofflayarak arkasına yaslanan genç, bir iç daha çekmişti sıkıntıyla.
Cebindeki telefonu çıkarıp ekran kilidini açtığında gördüğü sıfır yeni bildirim ile, bir kenarı fırlatmıştı aleti öylece. Dostlarından ses soluk çıkmıyordu ha?
Bay Kim Seokjin onu evine bıraktıktan sonra sessiz sakin süren iki hafta geçmiş, bu sürede üç kafadar da okuldaki sınavlarına odaklanıp bitirmişti bir çırpıda. Ama şimdi, vakit bir türlü geçmiyordu.
Dahası... Artık örgüte de üye olmayan Jeongguk, Baba Jin sayesinde esmerin kendisinden gerçekten hoşlandığını o gün öğrenmiş ve bu... Zihnini daha da allak bullak etmişti. Duymak istediği o gerçekliği bir şekilde öğrenmişti nihayet...
Ancak artık taktik değiştirmeye karar verdiği sürecin de tam içindeydi... Zira bu vakte kadar yapabileceği her şeyi yapıp, kendini kanıtlamak adına bazı şeyleri çoktan aşmıştı ve şimdi bekleme vaktiydi. Ve o da, tam olarak neyin gelmekte olduğunu bile bilmeden, yalnızca... Bekliyordu. Artık adım atan o olmamalıydı. Bu dozun hakkını fazlasıyla kullanmıştı.
Zihninde yankılanan 2 şey vardı bunca vakit.
1. Lordların güvenli kelimeleri olmaz...
2. Senden bir kaçık gibi hoşlanıyorum!
Hatta o sinirli bağırış sesin kalın tınısı bile aklındaydı.
Dahası... Gururunu hiçe sayıp ona güvendiğini defalarca belli ederek o aptal kelimeyi bile kullanmıştı onun önünde.
Oppa Ha-jima ha? Bunu dalga geçerek seçerken aklını yemiş olmalıydı. Aslında tek amacı, ona oppa diye seslenen kızlardan nefret ettiği için, eğer oppa gibi gıcık olduğu bir kelimeyi seçerse, bunu dillendirerek söylemenin de zor oluşu yüzünden kullanmayı ertelemeye yardımcı olmasıydı ama hiç bu kadar yerin dibine girdiğini hissetmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bonjour, Bitch! を ✓
Fanfiction[+18] ''Bu kiliseden ayakta çıkmana izin vereceğimi mi sanmıştın?" #𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 #BL [[ İlk yayın 2019 ]] ©Bety & ©Jey