VIII

421 56 6
                                    

Leonard misafir odasına doğru ilerlerken Aleksandra'nın çığlıklarını duydu. Hiç tereddüt etmeden odasına girdiğinde onun kabus gördüğünü anladı. Sanırım uzun bir süre bu kabuslarla yaşamak zorunda kalacaktı. Yanına gidip onu uyandırıp uyandırmamak konusunda kararsız kaldı. En sonunda gitmeye karar verdi fakat Aleksandra bileğini tuttu.

"Gitme," diye fısıldadı. Hala gözleri kapalıydı. Leonard derin bir nefes alıp yatağın boşta olan kısmına uzandı. Aleksandra kolunu bırakmamıştı. Leonard o sırada Aleksandra'nın boşta kalan eliyle boynundaki kolyeyi sıktığını fark etti. Leonard'ın kolyesiydi.

"Hayır, lütfen!" Çığlık atarken bir yandan Leonard'ın bileğini daha sıkı kavramıştı.
"Geçti," dedi Leonard yüzüne gelen saçlarını çekerken. Çok terlemişti. Gözlerinin kenarlarından yaşlar akıyordu. Aleksandra ona doğru yaklaştı. Başını Leonard'ın göğsüne yasladı. Leonard kaşlarını çatsa da geriye çekilmedi. Ona bu şekilde yaklaşması kabus görmesini engelleyecekse geriye çekilmeyecekti.

Aleksandra gözlerini açtığında karşısında Leonard'ı görmeyi beklemiyordu. Üstelik kendi yatağında ve ona sarılmış bir halde... Hemen ellerini onun üzerinden çekti. Leonard hala uyumaya devam ediyordu. Aleksandra onun yüzüne baktı. Birkaç gündür traş olmadığı yeni çıkmaya başlayan sakallarından belli oluyordu. Uykusuzluktan göz altları morarmıştı. Bir kolunu karnının üzerine koydu. Aleksandra onun kolundaki tırnak izlerini görebiliyordu. Kendisinin yaptığını bildiği için alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Bunun için kendisini suçlu hissetmişti.

"Emin ol daha kötülerini gördüm." Leonard aralandığı gözleriyle Aleksandra'ya baktığında yüzünü ona doğru çevirdi. Uzun kirpikleri birbirlerine geçmişti.

"Neden odamdasın?" Leonard yatakta doğrulup dağılmış saçlarının arasından ellerini geçirdi. Derin bir nefes aldı.

"Kabus görüyordun. Seni kontrol etmek için geldiğimde beni bırakmadın," dedi. Onu utandırmamak için gece ona sarıldığını söylemedi. Gerçi utanmaktan daha çok kızabilirdi de. Söz konusu Aleksandra olunca ne yapacağı belli olmuyordu. Onu tanıdığı kısa süre içinde bunu öğrenmişti.

"Beni uyandırmayı deneyebilirdin."

"Kabus gören bir insanı uyandırmak tehlikelidir Aleksandra. Üstelik sen normal bir insan değilsin. Zihni büyüyle yerine getirilmiş bir insansın. Seni öyle bir durumda uyandırmam delirmene sebep olabilirdi."

"Teşekkür ederim," dedi Aleksandra iğnelercesine. "Kimin yüzünden bu hale geldim acaba?" Leonard'ın gözlerini açar açmaz en son isteyeceği şey kavga etmekti. Bu yüzden onu duymazlıktan gelip odadan çıktı.

Aleksandra hala başının ağrıdığını hissediyordu. Sanırım hasta olacaktı. Dün saatlerce soğuk suyun altında kalması zaten zayıf olan bünyesine hasta olmak için davetiye çıkarmıştı. Üzerini değiştirip dişlerini fırçaladıktan sonra aşağıya indi. Leonard'ı mutfakta bir şeyler hazırlarken gördü.

Onu neredeyse bir aydır tanıyordu fakat artık birlikte yaşıyor gibilerdi. Bu yüzden onu mutfakta gördüğüne şaşırmıyordu. Şaşırtıcı gelen ise bunu son derece normal karşılamasıydı.

"Myrine nerede?" Yanına gidip Leonard'ın hazırladığı kahveyi aldı. Onun nasıl içtiğini bile öğrenmişti. Sütlü ve şekerli seviyordu.

"Sen uyuduktan sonra gitti. İnsanların yanında uzun süre kalmaktan hoşlanmaz."

"Biliyor musun? İnsan olduğum için ırkçılığa uğrayacağımı hiç düşünmemiştim." Leonard onun bu yorumuna güldü.
"Benim dünyama hoş geldin," dedi. Aleksandra arkasındaki yemek masasına kalçasını dayadı. Kahvesini yudumlarken bir yandan da Leonard'ın kahvaltı hazırlamasını seyrediyordu. Pankek yaptığını o sırada fark etti.

Gölgeler PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin