Leonard herkesten önce uyanmış, yiyecek bir şeyler almak için dışarıya çıkmıştı. İki kişi yaşadıkları için evdeki yiyecekler muhtemelen hiç kimseye yetmeyecekti. Alışveriş arabasını meyve, sebze ve kahvaltılık malzemelerle doldurmuştu. Ayrıca Aleksandra'nın sevdiğini bildiği için ona mısır gevreği ve tatlı çöreklerden almıştı. Leonard'a kalırsa hiçbir insan mısır gevreğiyle doymazdı.
Eve döndüğünde saat henüz öğlen bile olmamıştı. Aldığı malzemeleri buzdolabına yerleştirip Aleksandra'nın yanına geri döndü. Onu uyandırmamaya çalışarak üzerindekileri çıkarttığında elbise dolabının aynasından Aleksandra'nın onu izlediğini gördü. Sırıtarak ona doğru döndü ve yatağın üzerine tırmanarak Aleksandra'yı öptü.
"Günaydın," dedi. "İyi uyuyabildin mi?"
"Evet. Son zamanlarda çektiğim en güzel uykuydu." Leonard ona baktığında ışıldadığını görebiliyordu. Gece uyandığında onu çok korkutmuştu fakat bu halinden memnundu."Nereden geliyorsun?" Aleksandra onun koşuya çıktığını düşünmüştü fakat üzerindeki kot pantolonu bunun doğru olmadığını söylüyordu. "Yiyecek bir şeyler almaya çıktım," dedi. "Ayrıca sana sevdiğin o tatlı çöreklerden aldım." Aleksandra'nın gözleri sevinçle parlarken Leonard sırıttı. Onu mutlu etmeyi seviyordu. Aleksandra kollarını onun boynuna dolayıp, "Seni seviyorum," diye fısıldadı. Leonard onun saçlarını, alnını, gözlerini, burnunu ve en sonunda da dudaklarını öptü. "Seni seviyorum," dedi. "Hem de hayal edemeyeceğin kadar fazla." Aleksandra bütün duyguları birlikte yaşadığını hissediyordu. Aşk, özlem, şehvet... Bütün bunların verdiği yoğunlukla Leonard'ın dudaklarını bir kez daha öptü. Leonard onun bornozunun ipini çözerken kulağına doğru fısıldadı. "Odamızdaki jakuziyi hiç kullanmadığımızın farkında mısın?" Aleksandra sırıtırken bacaklarını onun beline doladı. Leonard'ın kucağında banyoya doğru ilerlerken sessiz olmaya çalışıyordu. Banyoya girdiklerinde Leonard'ın kapılarını kilitleme sesini duydu.
Aleksandra üzerine Leonard'ın tişörtlerinden birisini giymek için elbise dolabına baktığında sadece birkaç tane kaldıklarını gördü. Yakın zamanda çamaşırları yıkaması gerekiyordu çünkü sürekli onun tişörtlerini giydiği için Leonard'ın giyecek fazla bir şeyi kalmamıştı. Bu yüzden kendi kıyafetlerine baktı. Siyah bir tişört ve siyah bir eşofman giymeye karar verdi. Leonard'a baktığında onun da kendisinden farkı olmadığını gördü. Aslında buna şaşırmıyordu çünkü ikisinin zevkleri birbirlerine benziyordu. İkisinin de kıyafetlerinin çoğunu beyaz ve siyah renkler oluşturuyordu.
Salona gittiklerinde kahvaltının hazır olduğunu görünce şaşırdılar. Az sonra ellerinde pankeklerle gelen Elliott'ı gördüler. "Günaydın," dedi Elliott onlara sırıtırken. "Günaydın. Diğerleri uyandı mı?" Elliott kafasını salladı. "Evet. Gelirler az sonra." Aleksandra masaya baktığında Elliott'ın her şeyi hazırlamış olduğunu gördü fakat aklı Leonard'ın aldığı tatlı çöreklerdeydi.
"Çöreklerim nerede?" Aleksandra kirpiklerini kırpıştırıp Leonard'a baktığında sırıttı. "Sen otur. Ben hemen getirip geleyim," dedi. Aleksandra her zamanki yerine otururken Lauren ve Matthias'da gelmişti.
"Günaydın," dedi onlara dönüp. Lauren masaya oturur oturmaz kahveye saldırmıştı. Matthias ise hala uyanamamış gibi duruyordu. Az sonra Leonard elinde çöreklerle geri döndü. Aleksandra avuç içlerini birbirine sürterken hemen bir tanesini aldı ve yemeye başladı. Elliott'da geldiğinde masa tamamlanmıştı.''Az uyumak bana gerçekten de iyi gelmiyor,'' dedi Matthias. Dirseğini masaya dayamış, yüzünü avucuna yaslamıştı. ''Kafam kazan gibi.''
''Sabah ne oldu?'' diye sordu Lauren. ''Leonard'ın adını haykırdığını duydum fakat ses tonun pek de coşkulu değildi.'' Yediği çörek Aleksandra'nın boğazında kalırken Leonard ona su uzattı. Lauren ise sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler Prensi
Viễn tưởngÇoğu insan koskoca evrende yalnızca bir tane dünya olduğunu düşünür. Aleksandra'da onlardan birisiydi ta ki Leonard ile tanışana kadar. Leonard onun hayallerinin bile ötesinde bir yerden gelmişti. İkisinin yaşama tarzları, hayatları ve gelecekten be...