''Tristan,'' diye nefretle soludu Aleksandra. ''Seni bulmak için uğraşırken kendi ayaklarınla geldin bana.'' Tristan onun söylediklerine kahkaha attı. Az önce Aleksandra'nın oturduğu yere oturarak şampanyasını yudumladı. ''Senin gibi bir çocuk bana ne yapabilir ki?'' dedi. ''Yine de cesaretin takdir edilesi. Aptal cesareti sanırım, değil mi?'' Aleksandra boynundaki kolyeyi çıkartıp onun kalbini deşmemek için kendisini zor tutuyordu fakat bu kadar insanın içinde yapamazdı. ''Ne istiyorsun benden? Neden ortaya çıkmak için bugünü seçtin?''
''Aslında daha önce karşına çıkacaktım fakat senin beni bulman daha keyifli olur diye düşündüm. Özellikle oğlumla yakınlaştıktan sonra beni bulabileceğine dair umutlarım artmıştı fakat söylemek zorundayım ki, beni hayal kırıklığına uğrattın Aleksandra. Seni beklemekten sıkıldım." Tristan ayağa kalkıp onun etrafında dolaştı ve saçlarının üzerinde elini dolaştırdı. Onun dokunuşundan tiksinen Aleksandra kendisini geriye çekti. Bu hareketi Tristan'ın gülmesine sebep oldu.
''Sen de en az diğerleri kadar boş bir kafadan ibaretsin.''
''Benden ne istiyorsun Tristan? Hatta daha önemli bir sorum var sana. Ailemden ne istedin? Onları neden ölürdün?''
''Her şeyin bir sırası var Aleksandra... Sabırlı olursan her şeyi öğreneceksin fakat sana küçük bir yardımda bulunayım; asıl soru senden ne istediğim değil, bundan sonra neler olacağı.''
''Bana ne yapacaksın?'' Tristan kahkaha attı. Öyle büyük bir kahkahaydı ki bu birkaç tane insan dönüp onlara bakmıştı.
''Ah, Aleksandra... Kendini bu kadar önemsemen gerçekten hoşuma gitti, fakat hiçbir şey yapmayacağım. Sana söz veriyorum buradan tek parça halinde evine döneceksin.''
''Bunu neden yapasın? Beni bırakırsan eğer seni öldürmeye geleceğimi çok iyi biliyorsun.''
''O güzel ağzına böyle şeyler söylemek yakışmıyor... Ama lütfen gel olur mu? Sonunda kim olduğumu da öğrendiğine göre planlarını bir an önce harekete geçirebilirsin. Ayrıca oğluma söylersen seni memnuniyetle evimize getirecektir.'' Aleksandra tam konuşacaktı ki Tristan konuşmaya devam etti.
''Bu arada, Brandon'un ve Sharon'un hiçbir şeyden haberleri yok. Sana söyledim, oğlumun yanlış insanlara aşık olmak gibi kötü bir huyu var.'' Aleksandra'nın aklı karışmıştı. Bunca zaman Brandon'un ona oyun oynadığını zannediyordu fakat oyun oynayan tek kişi Tristan'dı.
''Ona her şeyi anlatırım,'' dedi Aleksandra. ''Senin nasıl bir pislik olduğunu öğrenir.''
''İstediğini anlatabilirsin Aleksandra fakat bu sana bir düşman daha kazandırmaktan başka bir işe yaramaz. Bir düşün bakalım; oğlum seni mi tercih eder yoksa beni mi? Bir tarafta onu her şeyden çok seven babası, diğer tarafta ise yıllardır yüzüne bile bakmayan sen. Üstelik beni öldürmek istiyorsun. Sanırım cevap şimdiden çok bariz."
Aleksandra burnundan solurken Tristan sırıtmaya devam ediyordu.
''Seninle tanıştığıma memnun oldum Aleksandra,'' dedi. ''Umarım yakın zamanda yollarımız tekrar kesişir.''
***
Tristan yanından ayrıldığında Brandon'un ona doğru yaklaştığını gördü. Gülümseyen yüzü ona doğru yaklaştıkça yerini endişeli bir ifadeye bırakmıştı.''Aleksandra, sen iyi misin? Babam sana kötü bir şey mi söyledi?'' Aleksandra yüzünü Brandon'dan tarafa çevirdi. Tristan doğru söylüyor olabilir miydi? Gerçekten de Brandon'un hiçbir şeyden haberi yok muydu yoksa bu da başka bir oyun muydu emin olamıyordu. Fakat Tristan kendisinden çok emin konuşmuştu.
''Aleksandra beni korkutmaya başladın. Babam sana kötü bir şey söylediyse eğer onun adına senden özür dilerim. Bazen söylemek istediği şeyleri sert bir ifadeyle söyleyebiliyor. Niyetinin seni kırmak olmadığına eminim."
Aleksandra olanlara inanamayarak başını iki yana salladı. Tristan gibi bir adamın oğlu nasıl bu kadar iyi ve aynı zamanda bu kadar kör olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler Prensi
FantasyÇoğu insan koskoca evrende yalnızca bir tane dünya olduğunu düşünür. Aleksandra'da onlardan birisiydi ta ki Leonard ile tanışana kadar. Leonard onun hayallerinin bile ötesinde bir yerden gelmişti. İkisinin yaşama tarzları, hayatları ve gelecekten be...