XXXIV

169 21 0
                                    

5 Yıl Önce

Leonard bahçede antrenman yaparken saçlarının uçlarından damla damla ter akıyordu. Bugün kendisini her zamankinden daha fazla zorlamıştı. Kılıç tutmaktan nasırlaşan avuç içlerine baktıkça kendisiyle gurur duyuyordu. Şövalye olmak onun hayaliydi. Daha küçük bir çocukken bile evlerinin önünden geçen simsiyah giyinmiş adamları hayranlıkla izlerdi. Onlar her zaman jilet gibi giyinir, başları her zaman dik olurdu. Özel günlerde ise üzerlerine giydikleri demir zırh onları öyle güçlü gösterirdi ki, Leonard küçükken onların yenilmez olduklarını düşünürdü. Şimdi kendisine baktığında tam da olmak istediği yerde olduğunu gördü. Ülkesini gururlandırmak, korumak ve daima sevmek için kraliçesinin önünde diz çöktüğü günden bu yana bir kez bile pişman olmamıştı. O şövalye olmak için doğmuştu. Bunu damarlarından akan kanın her zerresinde hissediyordu.

Lauren'ın sert tekmesiyle yere serilirken kalkmak için kendisini zorlamadı. Nefes nefese kalmıştı. Kendisini toprak zeminin üzerine bırakırken Lauren'ın da yanına uzandığını fark etti. Onun da kendisinden kalır yanı yoktu. Sık sık aldığı nefeslerinin sesini duyabiliyordu.

''Bugün üçüncü antrenmanım olmasaydı eğer hiç şansın yoktu,'' dediğinde Lauren'ın kahkaha attığını duydu. Az sonra elinin tersiyle onun karnına vurduğunda sızlandı.

''Bir gün senden daha iyi olduğumu kabul edeceksin Leonard,'' dedi. Lauren yattığı yerden kalkarken Leonard doğruldu. Üzerinde ter içinde kalmış olan tişörtünü çıkartıp bir kenara attı. Henüz çok genç olmasına rağmen karnı, göğsü, sırtı ve kolları yaralarla doluydu. Çoğu insan yara izlerinden utanırken Leonard onlarla gurur duyuyordu.

Lauren'ın ona uzattığı elini tutarak yerinden doğruldu ve bahçenin ortasındaki çeşmeye doğru ilerlediler. Matthias ve Elliott hala antrenman yapıyorlardı. Leonard, Elliott'ı gördüğünde derin bir nefes aldı ve başını diğer tarafa çevirdi.

''Akşama partiye gelecek misin?'' Leonard ağzını çeşmeye dayamış su içerken Lauren avuç içlerine doldurduğu suyla boynunu, ensesini ve kollarını ıslatıyor, biraz olsun serinlemeye çalışıyordu.

''Partilerden hoşlanmadığımı biliyorsun Lauren,'' dedi Leonard. ''Ayrıca bu kaçak partileri çok sık yapmaya başladınız. En sonunda yakalanacaksınız haberiniz olsun.'' Lauren ona gözlerini devirdi. Şövalyelerin eğlenebilecekleri çok kısıtlı alan vardı ve Leonard nedense hiçbirisinden hoşlanmıyordu. Bu şekilde deva ederse aksi, huysuz, yaşlı ve yalnız bir adam olarak ölecekti. Gerçi Lauren işin sonunda hepsinin yalnız bir insan olarak öleceğini düşünüyordu fakat en azından birazcık eğlenirse, eğlenmeyi bilen bir kadın olarak ölebilirdi.

''Sen bilirsin,'' dedi Lauren ona. ''Matthias, Elliott ve ben gidiyoruz haberin olsun.'' Leonard onların isimlerini duyduğunda kendi kendisine homurdandı. Tabii ki onlar da gideceklerdi. Karşılarından onlara gülümseyerek gelen Estelle'i gördüklerinde Lauren sırıtarak Leonard'ın omuzuna vurdu.

''Seninki geliyor,'' dedi fakat Leonard'ın yaptığı tek şey gözlerini devirmek oldu. Estelle ise çoktan yanından ayrılmıştı. Leonard o kadar yorgundu ki artık bacaklarının titrediğini hissediyordu fakat Estelle'le uğraşmak yerine bir tur daha antrenman yapmayı tercih ederdi. Estelle yanına geldiğinde başını geriye doğru atıp derin bir nefes aldı.

''Sana soğuk su getirdim,'' dedi elindeki cam şişeyi ona uzatırken. ''Bütün gün pencereden seni izledim. Kendini çok yoruyorsun. Sakatlanmandan korkuyorum.''

''Teşekkür ederim,'' dedi Leonard onun elindeki soğuk suyu alırken. İtiraf etmesi gerekiyordu ki çok iyi gelmişti. Şimdiden kendisini daha iyi hissediyordu. Şişenin dibinde kalan soğuk suyu başından aşağıya döktü. ''Keşke kendini yormasaydın. Dinlenmen gerekiyor.'' Estelle kırık koluna kısaca baktıktan sonra bakışlarını Leonard'ın yüzüne çevirdi ve gülümsedi. Leonard'ın onu düşünmesi hoşuna gidiyordu. Önüne düşen saçını kulağının arkasına itip ona doğru döndü.

Gölgeler PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin