Selam dostlarımm!! Nasılsınız? Bölüme başlamadan önce kısa bir açıklama yapmak istedim. Bu bölümün normalden kısa olduğunun farkındayım ama diğer bölümle telafi edeceğime güvenebilirsiniz. Sizi seviyorum. <333 Oy ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfennn! <3
Birkaç dakika sonra her yer kararmıştı. Gözlerini ilk açan Leonard oldu. Bir mağarada olduklarını düşündü. İçeriyi kırmızı, loş bir ışık aydınlatıyordu. Diğerleri de onun arkasındaydı. Birlikte ışığa doğru yürümeye başladılar. İç taraflara doğru gittikçe ışık azalıyordu. En sonunda Aleksandra'yı gördüler. Kollarından ve bacaklarından zincirlenmişti ve ağzını bantlamışlardı. Yorgun görünüyordu. Leonard onun zihninin içerisinde neler olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Hemen ona doğru koştu ve ağzındaki bandı çıkarttı. Myrine'de ona yardım ederken diğerleri onları gözetliyordu.
''Neden geldiniz?'' diye inledi Aleksandra. ''Bu bir tuzak Leonard. Tristan sizi burada kıstıracağını biliyordu. Lütfen gidin. Tristan gelmeden önce zihnimden çıkın!'' Aleksandra kafasında keskin bir acı hissetti. Bu kadar insanın birden zihnine girmesi ona dayanamayacağı acılar hissettiriyordu.
''Seni kurtarmadan hiçbir yere gitmeyeceğiz,'' dedi Leonard. Onun bacağındaki zincirleri çözdüğünde Aleksandra dizlerinin üzerine düştü fakat Leonard onu hemen kucağına aldı. Aleksandra kafasında tekrar keskin bir acı hissettiğinde Tristan'ın geldiğini anladı.
''Leonard lütfen,'' diye yalvardı. ''Lütfen gidin. O... o geliyor.''
''Gidin!'' diye bağırdı Leonard. ''Ben burada Aleksandra ile kalacağım. Gidin ve Tristan'ı durdurun.'' Myrine onlara kısaca baktıktan sonra koşmaya başladı. Diğerleri de onu takip etmişlerdi. Leonard, Aleksandra'nın saçlarını sevdi. Kendi zihninin içerisinde bile soğuk soğuk terliyordu.
''Leonard git. Lütfen git.'' Aleksandra artık ağlıyordu. Leonard başını iki yana sallarken gözlerini onun üzerinden ayırmıyordu. İleriden büyük bir çarpma sesi geldiğinde Aleksandra'nın burnu kanamaya başladı. ''Seni öldürecek Leonard. Lütfen...'' Ona yalvarırken gözlerini sabit tutamıyordu. ''Hayır,'' dedi Leonard. ''Hayır, hayır, hayır...'' Ölüyordu. Orada ne yapıyorlarsa eğer bu Aleksandra'yı öldürüyordu.
Myrine nereye gitmesi gerektiğini biliyordu fakat Aleksandra'nın zihninin içi o kadar karışıktı ki... Ayrıca Tristan'ın bunu planladığı çok belliydi. Her yere adamlarını yerleştirmişti. Lauren, Elliott ve Matthias onlarla savaşırken Myrine karşısındaki iki kapıdan hangisine girmeleri gerektiğini düşünüyordu. "Sol tarafa girmeliyiz," diye düşündü. Lauren'in zorlandığını gördüğünde büyüsüyle adamları ondan uzaklaştırdı ve kenara fırlattı. Hepsi burnundan soluyordu. Birlikte sol taraftaki kapıyı açtıklarında boşlukta süzüldüklerini hissettikler. Her yer karanlıktı. Elliott ve Matthias yere sert bir şekilde çakılmaktan korkuyorlardı fakat düşündükleri şey neredeyse imkansızdı. Birden gözlerini bir ışık parlatmaya başladı. Hepsi gözlerini kısmak zorunda kaldılar. Biraz sonra o ışığın Leonard olduğunu gördüler. Aleksandra ve Leonard ormanın ortasında oturmuş, ateş böceklerini izliyorlardı. Leonard'ın Aleksandra'ya bakarken yüzü parlıyordu. Bütün karanlığın içerisinde parlayan tek şey onun yüzüydü. Myrine doğru yerde olduklarını fark etti. Kollarını yüzüyormuş gibi yaparak hareket etmeye başladı. Tristan onun zihniyle açtığı bağlantıyı burada yapmış olmalıydı. Bir an önce onu bulup yok edecekti.
Leonard arkasından gelen alkışlama sesini duyduğunda irkilerek arkasına döndü. Tristan onlara sırıtırken bir yandan da alkışlıyordu.
''Küçük sevgilini kurtarmak için kendi hayatını riske atman gerçekten gözlerimi yaşartıyor,'' dedi. Leonard, Aleksandra'yı tutan kollarını sıkılaştırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/254080192-288-k179418.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgeler Prensi
FantasyÇoğu insan koskoca evrende yalnızca bir tane dünya olduğunu düşünür. Aleksandra'da onlardan birisiydi ta ki Leonard ile tanışana kadar. Leonard onun hayallerinin bile ötesinde bir yerden gelmişti. İkisinin yaşama tarzları, hayatları ve gelecekten be...