XXXV

154 19 0
                                        

Günümüz

Aleksandra ve Leonard geniş yataklarında birbirlerine değmeyecek şekilde yatmış, birbirlerini izliyorlardı. Aleksandra bacaklarını kendisine doğru çekip cenin pozisyonu aldı. Leonard ise Aleksandra'nın, kendi yastığına kadar uzanan kızıl saçlarını seviyordu. Birbirlerine dokunamıyor olmaları ayrı yatmaları gerektiği anlamına gelmiyordu. Leonard nefes aldığı süre boyunca, her gece uyuduğunda ve her sabah uyandığında gözlerini Aleksandra ile açıp onunla kapatmak istiyordu. İkisi de gece boyunca uyumamış, birbirlerini izlemişlerdi. Aleksandra ara sıra uyuya kaldığında Leonard onun uyurken yüzünün aldığı şekilleri izlemiş hatta birkaç tane de fotoğraf çekmişti. Kendisi de uyumaya çalışsa da gözüne bir türlü uyku girmemişti.

Bir an önce Tristan'ı bulmaları ve onu bir an önce Clanesse'ye götürmeleri gerekiyordu fakat şöyle bir sorun vardı; Birincisi Leonard ne olursa olsun Tristan'ı yakaladıktan sonra Clanesse'ye geri dönemezdi. İkincisi; yanında arkadaşları olmadan Tristan'ı yakalayabilmesi imkansızdı. Aleksandra'ya bu işi en kısa sürede halledeceğine dair bir söz vermişti fakat elinden bir şey gelmiyordu. Aleksandra'yı bırakıp dışarıya çıkamazdı. Aynı zamanda Aleksandra'yla birlikte de dışarıya çıkamazdı çünkü herhangi bir tehlikeye karşı onu yalnız başına koruyamazdı. Her türlü kendisini çıkmazda hissediyordu ve bu his ciğerleri çıkana kadar bağırmak istemesine sebep oluyordu.

Aynı şeyleri Aleksandra'nın da hissettiğini biliyordu. Ona hiçbir zaman söylememişti fakat günler geçtikçe umutsuzluğa kapıldığının farkındaydı. En çok zorlandıkları şey aynı evin içerisinde yaşayıp birbirilerinden uzak durmak zorunda olmalarıydı. Leonard onu kollarının arasına alıp saçlarından öpmek ve ona az kaldığını söylemek istiyordu fakat ne ona sarılabiliyordu ne de az kaldığına inanıyordu. Ayrıca neredeyse bir haftadır arkadaşlarından haber alamadığı için endişelenmeye başlamıştı. Daha önce Ethan ona haber getiriyordu fakat son birkaç gündür çok yoğun çalıştığı için hiçbir şey yapamamıştı. Leonard hala ona sinirli olup olmadıklarını merak ediyordu. Tanıştıkları andan bu yana birbirleriyle konuşmadıkları en uzun aralık bu olmuştu.

Leonard kapının çaldığını duyduğunda kaşlarını çattı. Henüz güneş bile doğmamışken kim gelmişti? Ethan gelmeden önce mutlaka haber verirdi. Yataktan yavaşça kalkarken hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledi ve delikten kim olduğuna baktı. Leonard kimin daha doğrusu kimlerin geldiğini gördüğünde hemen kapıyı açtı. Karşısında Elliott, Matthias ve Lauren vardı. Onları gördüğüne o kadar sevinmişti ki yüzündeki gülümsemeyi gizleyemiyordu.

''Bütün gün böyle aptal aptal sırıtacaksan eğer ben geri dönüyorum,'' dedi Lauren fakat kendisi de sırıtmamak için kendisini zor tutuyordu. Leonard başını iki yana sallayıp gülümsemesini bastırmaya çalıştı ve içeriye geçmeleri için kenara çekildi. Arkadaşları içeriye geçtiğinde Leonard kapıyı iyice kilitledi ve onların yanına gitti.

''İtiraf etmem gerekirse sizin buraya geleceğiniz aklımın ucundan dahi geçmezdi. Bizi nasıl buldunuz?''

''Açıkçası bizim de aklımızdan geçmezdi,'' dedi Lauren. ''Fakat Ethan bizim yanımıza geldi ve yanında biz yokken ne kadar sefil bir halde olduğunu anlattı.'' Leonard yavaşça başını salladı. Gözlerini Elliott'ın üzerinde gezdirdiğinde onun dudağını ısırdığını ve ayağını salladığını gördü. Anlaşılan Elliott ona hala sinirliydi.

''Yeter artık,'' diye inledi Matthias ve oturduğu yerden kalkıp Leonard'a sarıldı. Verdiği karardan dolayı onu hala affetmemişti fakat arkadaşını çok özlemişti. Leonard gülümseyerek kollarını Matthias'a doladı. Ona daha önce bu şekilde sarılıyor olsa hayatının sonuna kadar Matthias'la dalga geçerdi fakat arkadaşlarını kaybetme düşüncesi onu o kadar yaralamıştı ki umurunda değildi.

Gölgeler PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin