XXVI

329 44 6
                                    

Aleksandra gözlerini açtığında karşısında Leonard'ı görmeyi beklemiyordu. Aynı gün içerisinde iki farklı yerde uyanmıştı ve tercih ettiği kesinlikle buydu. Yine rüya görüp görmediğinden emin değildi. Ayrıca kendisini oldukça güçsüz hissediyordu. Yine de kolunu kaldırdı ve Leonard'ın yanağını avucuna dayadı. Sıcak tenini avucunda hissettiğinde gülümsedi. "Lütfen bu sefer beni uyandırma," diye fısıldadı ve gözleri tekrar kapandı. Bu sefer uyumuyordu. Rüya da görmüyordu. Tamamen karanlık bir yerdeydi fakat konuşulan sesleri duyabiliyordu. Leonard'ın kolunu kavrayan elini hissedebiliyor ve endişeli ses tonunu beyninin içerisinden duyabiliyordu. Konuşmak, gözlerini açmak ve Leonard'a iyi olduğunu söylemek istiyordu fakat yapabildiği en iyi şey yaşadığını belli etmek için nefes alabilmekti.

Leonard deliye dönmüştü. Evdeki herkese bağırıyor, Aleksandra'yı uyandırmak için bir şeyler yapmalarını söylüyordu. Ethan yanına gelip yatağın kenarına oturdu ve Aleksandra'nın nabzını kontrol etti. Daha sonra ışık kalemiyle gözlerine baktı. Nefes alışverişi düzgündü. Her şeyi normaldi fakat neden uyanmadığını anlayamıyordu.

"Ethan, bir şey söyle! Ona ne olmuş?" Ethan nefesini dışarıya verirken burun kemerini sıktı. Bunu nasıl anlatabileceğini düşünüyordu.

"Fiziksel olarak hiçbir şeyi yok fakat şu an komaya girmiş bir insan gibi,'' dedi.

"Komaya mı?" Leonard kalbinin sıkıştığını hissediyordu.

"Tam olarak öyle değil. Bak, Aleksandra'nın bütün hayati fonksiyonları normal fakat gözlerini açmıyor. Bunun bir insanın işi olmadığını düşünüyorum. Myrine'i çağırmanız Aleksandra'nın açısından daha faydalı olacaktır." Myrine... Leonard nasıl da unutmuştu onu. Ethan haklı olabilirdi. Aleksandra'yı tuttuğu elini bırakarak yataktan kalktı ve aşağıya inip, Elliott'ın yanına gitti.

"Hemen Myrine'i çağır," dedi. Elliott onun söylediğini ikiletmeden evden çıktı. Matthias ve Lauren endişeli gözlerle ona bakıyorlardı.

"Aleksandra nasıl?" Leonard sinirli gözlerle Matthias'a baktı. Onu yalnız bırakmamaları gerekiyordu ve şu an bu haldeyse sorumlusu onlardı. "Bilmiyoruz," dedi sert bir ses tonuyla. "Siz neden hala buradasınız?" Lauren onu defalarca kez bağırırken, emir verirken görmüştü fakat ilk defa sesi bu kadar nefret dolu çıkıyordu.

"Aleksandra'yı merak ettiğimiz için buradayız," dedi.
"Eğer daha önce yeteri kadar merak etmiş olsaydınız şu anda bu halde olmazdı." Leonard buz gibi bakışlarını ikisinin üzerinde gezdirdi. "Şimdi gidin buradan. İkinizi de görmek istemiyorum." Leonard onların yüzüne bile bakmadı ve merdivenlerden yukarıya çıktı. Aleksandra'yı bulduğunda odasında, yatağında yatıyordu ve Leonard bir an için onu kaybettiğini düşünmüştü. O an hissettiklerini açıklayamazdı. Kalbinin sıkıştığını, hayatın durduğunu hissetti. Aleksandra'yla birlikte kendisinin de öldüğünü hissetti. İçeriye girdiğinde Ethan onları yalnız bıraktı. Leonard, onun yanına oturdu ve saçlarını okşadı. Yüzü bembeyazdı. Alnındaki sargı bezini kaldırdığında oradaki küçük yarayı gördü. Üzerinde kendi kıyafetleri vardı ve tişörtünün üstü kan lekeleriyle doluydu. Eğilip, kafasını göğsüne yasladı ve kalp atışlarını dinledi. Ona güç veren tek şey kafasının altında duyduğu bu kalp atışlarıydı.

Myrine içeriye girdiğinde Leonard ayağa kalktı. Elliott'da yanındaydı.
"Bu kızın başı neden dertten kurtulmuyor?" Myrine kendi kendisine söylenirken Aleksandra'nın yanına oturdu ve avuç içini alnına bastırdı. Gözlerini kapatıp, neler olduğunu anlamaya çalıştı. Kaşlarını çattı, bir şeyler fısıldadı ve gözlerini geri açtığında Leonard onun gözbebeklerinin simsiyah olduğunu gördü.

"Ne oldu? Myrine, bana bir şeyler söylemene ihtiyacım var."

"Tristan," dedi Myrine korkuyla. "Aleksandra'nın zihninde bir bağlantı açmış. Bu şekilde hepinizi görebiliyor ve duyabiliyor."

Gölgeler PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin