XXXIII

167 19 0
                                    

Aleksandra gözlerini açtığında hala şezlongtaydı. Leonard yanındaki şezlongda oturmuş onu izlerken çabucak doğruldu. Laris'in onu öptüğünü hatırlıyordu. Leonard'la bu konu hakkında konuşalı daha bir gün bile olmamıştı... "Leonard ben bilmiyordum. Karşı koyamadım..." diye mırıldanırken Leonard onu susturdu. Birbirlerine dokunamıyorlardı fakat onun kızgın olmadığını bakışlarından anlamıştı. En azından kendisine kızgın değildi çünkü tamamen bayılmadan önce Laris'e yumruk attığını görmüştü. "Biliyorum," diye mırıldandı. "Seni suçlamıyorum." Aleksandra daha fazla konuşmadı. Oturduğu yerden kalkarken birlikte evin içine doğru ilerlediler. Taş duvarları olan evin, içi oldukça moderndi. Önce onları geniş salon ve yemek odası karşılıyordu. Siyah L koltuğun karşısında kaç ekran olduğunu tahmin edemeyeceği kadar büyük bir plazma vardı. Yemek masasının gerçek ahşaptan yapıldığı her halinden belliydi. Onu en çok şaşırtan ise bütün bu modernliğe karşılık gösterişli avizeler olmuştu. Gerçek olmadığını düşündüğü kristaller parıl parıl parlıyordu.

"Damien'in bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum," dedi etrafına bakmaya devam ederken. "Belki de ailesinin evidir."
"Olabilir. Yine de hiç resim olmaması tuhaf değil mi?" Leonard vitrinlere bakıyordu fakat gözüne hiç resim çarpmamıştı. Aleksandra bunu önemsemedi. Belki de resimlerini sergilemeyi sevmeyen insanlardandı. Etrafı gezmeye devam ederken yatak odalarından birisine girdi. Burasının misafir odası olduğunu düşünüyordu çünkü son derece sade döşenmişti. Odanın ortasında geniş bir yatak, elbise dolabı ve karşılıklı oturup sohbet edilebilecek iki tane berjer vardı. Aleksandra eşyalarını yatağın üzerine bırakıp camdan dışarıya doğru baktı. Karşıdaki evin penceresi açıktı. İçerdeki perde dışarıya doğru havalanıyordu. Damien'in  evinin aksine o evde bir yaşam olduğu belliydi. Bahçelerindeki rengarenk çiçekler sıra sıra dizilmişti. Ayrıca bahçedeki salıncak ve kaydıraklara  bakıldığında çocuklu bir ailenin yaşadığını düşündü. Kollarını birbirine geçirip izlemeye devam ederken derin bir iç çekti. Çocuk isteyip istemediğini bilmiyordu. Hiçbir zaman bunu düşünecek vakti olmamıştı. Hayatında düşünmesi gereken daha büyük sorunlar vardı. Fakat şimdi dışarıdaki eve bakarken, kollarını birbirine kenetledi ve derin bir nefes aldı. Bahçede çocukların kahkahalar eşliğinde koştuğunu ve köşede Leonard'la ikisinin birbirlerine sarılarak onları izlediğini düşündü. Gülümsediğini fark ettiğinde kendisini toparladı ve perdeyi çekerek camın önünden uzaklaştı. Şu anda bu hayallerin ne yeri ne de zamanıydı. Uğraşmaları gereken bir sürü sorunları vardı ve bunların en başında Tristan geliyordu. O hayatlarından çıkmadan hiçbir şey yolunda gitmeyecekti.

''Ne yapıyorsun?'' Leonard onun yanına gelirken, Aleksandra omuz silkti. İçinde çocuklarının olduğu bir hayal kurduğunu, bunun ne kadar hoşuna gittiğini ve aynı zamanda ne kadar korkuttuğunu ona anlatmayacaktı.

''Ethan geldi. Seninle konuşmak istiyor.'' Aleksandra kaşlarını çatarken onun yanına doğru ilerledi. Birlikte salona geri döndüklerinde Ethan'ın etrafı incelediğini gördüler. Ayak seslerini duyduğunda boğazını temizleyip, Aleksandra ve Leonard'a döndü.

"Bu evin kirasını sormaya korkuyorum," dedi. Aleksandra onun yorumuna sırıttı. Oturması için işaret ederken, kendisi de oturdu. Leonard ise Aleksandra'dan uzak bir yere oturmayı tercih etmişti. Onun yanında oldukça dokunma isteği de artıyordu. Sadece saatler olmuştu ama yine de şimdiden onun kokusunu özlemişti. Tek istediği ona sarılmaktı...
"Neyse ki kiralamadık," dedi Aleksandra. "Arkadaşımın evi." Ethan tekrar gözlerini etrafta gezdirirken yavaşça başını salladı. "Benimle ne konuşmak istiyordun?" Ethan oturuşunu dikleştirirken cebinden çıkarttığı zarfı Aleksandra'ya uzattı. Aleksandra kaşlarını çatarken, Leonard merakına yenik düşüp yanına gelmişti.

"Leonard sizin yokluğunuzda evini gözetlememi istemişti. Bugün evin etrafından geçerken bunu posta kutusunda gördüm. Normalde hep boş olurdu. Önemli bir şey olabileceğini düşündüğüm için sana getirdim." Aleksandra zarfın arkasında yazan ismi gördüğünde teni bembeyaz olmuştu. Bu bir mektuptu. İşin tuhaf yanı ise Brandon'dan geliyordu.

Gölgeler PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin