"Yeter anlıyor musun? Yeter bıktım senden ya. Yürü git. Kimse seni zorla tutmuyor. Boşanalım diyorum yok diyorsun. Bana bağırma diyorum bağırarak bağırmıyorum diyorsun. Bende her kadın gibi sevilmek istedim ama sen benden başka herkesi sevdin be adam. Yarın son. Artık sana tahammülüm yok. Boşayacağım seni." Mesaj atan numarayı engelledikten sonra gözlerimde yaşlar birikmişti duyduklarımdan dolayı. Gene her zamanki gibi kavga ediyorlardı. Ama bir kez bile sormadılar nasıl hissediyorum hatta hissediyoruz diye.
Sweatshirtümün kapüşonunu kafama örttüm ve kenarındaki ipleri çekip sıkıştırdım. Allah'tan küçük kardeşim uyuyordu. O sese dayanamazdı ki. Kalbimde bir acı meydana gelmişti. Bunu benim değil annem ve babamın düşünmesi gerekirdi.
Üstümü biraz daha aşağı çekip kapıya doğru yöneldim. Hoş zaten kendi seslerinden kızlarının gittiğini bile fark etmezlerdi. Kapının üzerindeki anahtarı aldım ve ardımdan kapıyı kapatıp dışarı attım kendimi. Kimseyi sevemezdim konusunda ciddiydim çünkü annem ve babam gibi olup çocuklarımın mutluluğunu engellemekten korkuyordum.
Bakamayacaksanız doğurmayın. Bu acıyı çekmeye bizim hakkımız yok. Ama birde git bunu onlara anlat.
Onuncu katta oturuyorduk ama asansörle inmektense merdivenleri kullanmayı tercih ederdim kavga ettikleri zaman. Yani her Allah'ın günü.
Ama iyi ki de kardeşim uyuduktan sonra kavga ediyorlardı. Sahi bunun iyi yönü mü vardı? Bu yüzden hep bir abim veya ablam olsun isterdim. Beni de birinin düşünmesini tıpkı benim kardeşimi düşündüğüm gibi. Ama nereden baksan imkansız olay. Beni daha annem ve babam bile düşünmüyordu.
Aklımdaki düşünceler ile zemin kata kadar inmiştim. Gece olduğu için kafamı örtmeme gerek yoktu kapüşonum yetiyordu. Dışarı çıktığımda kendi köşem olarak belirlediğim yere doğru ilerlemeye başladım. Siteden çıktıktan sonra karşıdaki caddeye doğru ilerlemeye devam ettim. Orada bir ağaç vardı ve o ağaç tüm sırlarımı biliyordu. Annemden, babamdan daha çok biliyordu sıralarımı. Daha doğrusu benim ne sırrım vardı ki? İşte yaşadığım boş şeyler ama derinden sarsan şeyler.
Ağacın yanına gittiğimde hiç düşünmeden kendimi yere attım ve kafamı gövdesine yasladım. "Bu sefer boşanıyorlar be Kumru. Bu sefer bitti. Ama neden istemiyorum? Belki de bu daha iyiydi. Evde artık kavga sesleri olmayacaktı. Ama peki kiminle kalacaktım? Babamla desem ondan çekiniyorum biliyorsun. Annem desen o da onun gibi. Belki biraz daha iyi olabilir ama kalbim acırken göremiyorsa kendine nasıl anne diyordu? Ah be Kumru ölsem gitsem ne olurdu, ha? Belki orada daha mutlu olurdum ama iyi biri miyim ki? Değilim sanki. Olsaydım eğer böyle yaşar mıydım? Kumru kalbim çok acıyor. Korkuyorum Kumru. Büyüyünce onlar gibi bir aile kurarım diye. Sahi evlenmek isteyen kim ki? Anneme göre yakışıklı olacaktı. Babama göre ise durumu iyi olacaktı. İşte ikisi de birbirini bulmuştu. Ama para bile mutlu edemiyordu bunu neden fark edemediler? Şuan niye bu kadar mutsusuz Kumru? Neyi yanlış yaptım? Ya da neyi yanlış yaptılar da cezasını ben çekiyorum? Beni geç küçük kardeşim onun ne suçu var? Zaten onun çektikleri yeterdi." Önümde saçım olmasa bile kapüşonumun içine sokmaya çalıştım saçlarımı. Alışkanlık olmuştu daha. Bir süre konuşmadan öylece durdum.
"Gerizekalı üşüteceksin orada." Kafamı çevirip sesin geldiği yöne çevirdim. Direk dil çıkartmıştım.
"Beni düşüneceğine kendine bak Hasan Abi. O terliklerle rahat olmuyor mu? Maşallah 47 numara ayaklarınla annenin terliğini yırtacaksın."
"Çok konuşma. Damla'yı niye çağırmadın? Küstünüz mü?" Kafamı iki yana salladım. "Neyse ben gidiyorum. Al şu montu da giy." Üzerinden çıkaracağı sırada elim ile onu durdurdum.
"Aman senden iyilik istenmez. Geri alana kadar burnumdan getirirsin." Kafasını iki yana sallayarak bana doğru geldi. Üzerinden çıkarıp montu omuzlarıma örttü.
"Ben sen miyim? Giy şunu sonra hasta oluyorsun hapşırık sesin bizim eve kadar geliyor. Gece uyutmuyorsun."
"Benim sorunum mu şimdi bu? Neyse çöpü de attın git şimdi. Vallaha seninle şuan uğraşamam."
"Aman bizde sana çok meraklıydık sanki. Eve geç birazdan." deyip parmak uçlarında yürümeye başladı. Hayır yani annesinin ayakları minicik bu çocuğun ayakları nasıl 47 numara olabiliyordu? Ciddi anlamda öyle. Ve istisnasız her hafta bir terlik yırtıyordu. Kafamı iki yana sallayıp üzerime örttüğü monta daha da sıkı sokuldum. Ellerimi ceplerine attığımda içinde bir şey vardı. Elime alıp ne olduğuna baktığımda çikolata olduğunu görünce yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. Unutmasaydı canım. Hem göz hakkı çocuğa da şimdi boşa günah yazılmasın değil mi?
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Herkese HELLOOĞĞĞ
Nasılsınız bakayım??? Ben ortaya karışık bir şeyler ijğrpgşdşwşşd
Neyseemmmm kitap nasıl gidiyor diye soracam da daha 5 yeni bitti bismillah DKWKEJKQKDKQKAKS
HADİ ÖPTÜM HEPİNİZİ MUAHHH:)
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın amaa🥺🥺🥺🥺🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste |Texting• °TAMAMLANDI°
ChickLit0535*******: Ve son olarak, 0535*******: Mutlu ol Berceste. 0535*******: Ve korkularından kaçmak yerine onlara sığınmalısın 0535*******: Birini sevmekten bu denli korkup kendini her şeyden soyutlama. Siz: Peki birini sevdim diyelim Siz: Ve bu kişi...