Damlaların kapısının önünde durdum ve nefesimi bıkkınlıkla verip kapılarını çaldım. Atsan atılmaz satsan satılmaz türden bir arkadaştı ama kıyamazdım ona. Kapıyı anında açmıştı yüzündeki gülümseme ile.
"Aaa! Gamze gelmiş." Kafasını geriye vererek konuşuyordu babası duysun diye. Bu hali tebessüm etmeme sebep olmuştu. Ama anında ciddileşmiştim. "Baba, dışarı çıkabilir miyiz? Biraz hava alacakmışız."
"Gelin yemek yiyin öyle gidersiniz." Babasının dediği şey üzerine anında yüzü düşmüştü. Ve evet biz bu olasılığı hiç hesaba katmamıştık.
"Baba yemek yemiş. Tokmuş." Ahmet amca mutfaktan çıkıp yanımıza gelmişti.
"Hoş geldin kızım. Bir şey olmaz bir iki lokma bir şey ye daha sonra gidersiniz." Tam ağzımı açıp ısrar edecektim ki beni durdurmuştu. "İtiraz kabul etmem. Sende dikilme ayakta da kenara çekil kız gelsin içeri." Daha sonra tekrardan mutfağa gitmişti.
"Ya gelsin içeri tabi gelsin." Babası içeri girdikten sonra üzgün bakışlarını bana gönderdi. "Of ama böyle olmadı ki. Daha mecbur geleceksin. Gel içeri." Yüzü asık bir şekilde kenara çekildi geçmem için.
"Üzülme ya. Sende hızlı ye gideriz hemen. Zaten benimde moralim biraz bozuktu." Onu gülümsetmeye çalışıyordum ama nafile.
"Seninki niye bozuktu? Bak bir şey oldu da anlatmıyor musun?" Kafamı iki yana salladım. Mutfağa girmeden önce ellerimi yıkamıştım. Yanlarına gittiğimde hepsi beraber yemekleri masaya koyuyordu. Bu yüzümde bir tebessüm oluşturtmuştu. Ben ise alışıktım tek başıma yemeye. Ama ister istemez insan eksikliğini çekiyordu.
"Hoş geldin Gamze." Hicret ablanın elinde tuttuğu tabakaları aldım konuşmadan önce.
"Hoş buldum Hicret abla." Aynı tebessümle karşılık verdim. "Size de şey oldum ama Ahmet amcayı biliyorsun." Kafasını onaylayarak sallamıştı.
"Bilmem mi? Hem o ne demek öyle? Sen bizimde kızımız sayılırsın." Balkona beraber gitmiştik. Elimdeki tabakları masaya yerleştirmiştim onu dinlerken. Bizde böyle onlar gibi olabilir miydik? İmkansızdı ama işte hep umudu da vardı ne kadar da olmayacağını bilsem bile.
"Hoş geldin. Damla'nın yüzü böyle asık olduğuna göre planları tutmadı mı?" Hasan abi tek benim ve Damla'nın duyacağı bir şekilde söylemişti. Gülerek kafamı iki yana salladım.
"Mecbur daha katlanacağız. Abi sende azıcık yardımcı ol bak. Gamze gelmiş biraz az konuşur sende azıcık beni öv tamam mı?"
"Yaparız bir şeyler sen dert etme." Damla'nın saçlarını karıştırıp mutfağa tekrardan gitmişti Hasan abi. Durum o kadar vahimdi ki Damla buna kızamamıştı.
Sofrayı hazırladıktan sonra önümdeki yemekten her ne kadar tok olsam da yemeye çalışıyordum. Ahmet amca henüz bir şey dememişti ama doğru anı bekliyor gibiydi. Aslında dersleri iyi olsun diye zorlamıyordu Damla'yı. Sadece şirkette eğer işe başlarsa torpille girmediğini göstermek istiyordu. Ama işte her gün aynı konuları konuşmaları ister istemez sıkıyordu.
"Ee, sizin okullar nasıl gidiyor? Az kaldı bitmesine de." Kafamı onaylayarak sallamıştım.
"Yani iyi gidiyor bir aksilik yok çok şükür. Biraz da okul bitince ne yapacağız kaygısı var. Onun dışında gayet iyi." Sebepsizce konuşurken kendimi biraz gergin hissediyordum. Ve yanlış bir şey söylememek için de çabalıyordum. Artık ne kadar başarılı olduğum muammaydı.
"Çok stres yapmayın. Gençliğinizi de yaşayın. Hep ders olmaz ama dersi de ihmal etmeyin. En önemlisi de kendi ayaklarınız üzerinde durun gerisi gelir." Kafamı onaylayarak sallamıştım. "Çok özel olmayacaksa bir şey soracağım." Birkaç dakika sonra sorduğu soru ile şaşırmıştım. Ama kafamı onaylayarak salladım. "Estağfurullah sorun tabi ki." Biraz daha rahatlamak için önümde duran sudan bir yudum almıştım.
"Sevdiğin biri yoksa eğer bizim oğlanla seni evlendirelim mi?" İçtiğim su birden boğazımda kalmıştı ve öksürmeye başlamıştım. Bir öksürük sesi daha kulağıma ulaşmıştı o sırada.
"Ahmet ne diyorsun öyle? Daha küçükler." Hicret abla anında savunmaya geçmişti. Kafamı kaldırıp Hasan abiye baktığımda eliyle yüzünü kapatmış iki yana sallıyordu.
"Ne küçüğü? Eşek sıpası gelmiş yirmi altı yaşına. Daha ortada biri yok. Bari ölmeden önce evlendiğini görseydim." Ben ise sessizliğimi koruyordum. Birden sorduğu soru ile şok olmuştum zaten. Hem ben evliliği düşünmüyordum ki.
"Baba Allah'ını seversen daha kaç kere diyeceğim sana? Her seferinde aynı şey." Damla ise yanımda gülüyordu. Tabi hanımefendiye hava hoştu. Konu ondan bize geçmişti. Ben ise hâlân daha sessizliğimi koruyordum.
"Sen sus hele bakayım. Kızım sen ne diyorsun? Çocukluktan beri tanırsın bizim keratayı. Okulunu bitirmeni de bekleriz düğün için dert etme." Tüm bakışların üstümde toplandığını hissettiğimde ne diyeceğimi ciddi anlamda bilmiyordum.
"Ahmet amca biliyorum Hasan abi iyi biri ama ben kendimi evlilik konusunda hazır hissetmiyorum. Yani bu sorumluluğu alabilir miyim bilmiyorum. Birde Hasan abiyle hiç öyle düşünmedim. Şuan çok saçmaladım ama ne diyeceğimi de bilmiyorum."
"Sorun değil kızım işte Ahmet amcan biraz kafayı bozmuş oğlunu evlendirmekle. Yakında sıra Damla'ya da gelir. Sen boş ver. Ahmet sende yemeğini ye. Boğazında kalacak konuşurken." Hicret abla biraz uyararak söylemişti konuyu kapatması için.
"Fikrine saygım var kızım merak etme anlıyorum ama gene de düşün tamam mı? Ben el atmasam bizimki sonsuza kadar bekar kalacak."
"Aslında yengem olsan çok hoş olur ha. Kız evlensenize siz hem yeğenim de olur. En az üç tane yapın." Bir kez daha içtiğim su boğazımda kalmıştı. Bugün neden herkese bu evlilik konusunu açıyordu ki?
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Selammlarrr ❤️❤️❤️
Kitap sizce nasıl gidiyor🥺🥺🥺 Sıkıyor mu bölümler?
Ve anonim sizce kim🤭🤭🤭👀👀👀
Kendinize dikkat edin diğer bölümde görüşmek üzere Allah'a emanet olun💜💜💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berceste |Texting• °TAMAMLANDI°
Genç Kız Edebiyatı0535*******: Ve son olarak, 0535*******: Mutlu ol Berceste. 0535*******: Ve korkularından kaçmak yerine onlara sığınmalısın 0535*******: Birini sevmekten bu denli korkup kendini her şeyden soyutlama. Siz: Peki birini sevdim diyelim Siz: Ve bu kişi...