°44|

1.2K 115 47
                                    

Yeni taşınacağımız ev neredeyse hazırdı ama eşyaların bir kısmı hâlân daha gelmemişti. Ve şuan Damlaların evindeydik. Hepimiz. Hicret abla o kadar çok ısrar etmişti ki başka şansımız kalmamıştı.

Annem ve babam ise değişiyorlardı. Her ne kadar geç olsa bile bu beni mutlu etmişti. Aralarındaki anlaşmazlığa bir son vermişlerdi ama hâlâ biraz da olsa birbirbirlerine karşı soğuklardı. Ama zamanla aralarındaki buzların eriyeceğine inanıyordum.

"Anne, ben bebek miyim Allah aşkına? Artık öğlenleri eve gelmemem lazım. Ağzıma yemekleri tıkıyorsun." Hasan abinin Hicret abla ile olan ufak çatışmaları yüzümde bir tebessüme sebep oldu ama anında silmiştim.

"Oğlum ne çok konuştun. Ye şu son lokmayı da. Zaten yakında evlenip gidince beni çok ararsın. Kim bilir bize nasıl bir gelin getirirsin? Kendin gibi olmasın da." Ardından öksürük sesleri ulaşmıştı kulağıma. "Helal, helal."

"Ay inşallah o gelin sen olursun çok amin." Anında kafam Damla'ya çevrilmişti. "Ne öyle bakıyorsun bana? Sadece ikiniz olsanız ne güzel olur değil mi ama? Bir şey diyeyim mi? Babam seni gelin olarak aldı gibi. Dün yemekte şey diyordu gelinim gelince iyi bakın hastalanmasın bir daha. Yakında senle de konuşur emin ol. Ama düşün tamam mı? Bence çok yakışırsınız. En azından ben de yengem ile düşman olmam." Aklımdan o an acaba Damla biliyor muydu diye geçmişti. Ama büyük ihtimalle biliyordu ve aklıma sokup düşünmemi istiyordu.

Ama sanırım başarılı da oluyordu. Çünkü cidden Hasan abiyi iki dakika bile düşünmeden duramıyordum. Neden birden böyle olmuştu ki?

"Damla sana bir çakacağım göreceksin o zaman. Kafamı karıştırmayı da bırak. Şuan bunları düşünmem doğru olmaz. Hatta bırak şuanı bunları düşünmem doğru olmaz. Hem sen bir şeyler mi biliyorsun da böyle konuşmaya başladın?"

"Ne? Ne bilebilirim ki? Hem nereden çıkardın? Asıl sen bir şey biliyor musun?" Telaşlı hali anında gitmişti. Konu ne ara bana dönmüştü peki?

"Ne bileceğim ben? Ama sende var bir şeyler. Çıkar kokusu yakında." Sanırım biliyordu. İlk baştaki telaşı boş yere olamazdı.

"Hasan Mert Korkmaz. Çabuk buraya geliyorsun." İkimizin de bakışları kapıya dönmüştü. Çünkü Hicret abla bunu tek ciddi anlamda kızdığında yapardı.

"Anne yemin ediyorum geciktim ya. Vallaha çok güzel olmuş ama doydum yeminle doydum." Hicret abla çocuklarını elleriyle beslemeyi cidden çok seviyordu. Hasan abinin bu hali komiğime gitmişti. Çünkü kapıda durmuş gidip gitmeme konusunda kararsız kalmıştı.

"Ama diyorum ki yemezsen eğer bu terliği yersin kıçına. Tercih senin." Bir süre sessiz kalmışlardı. Damla ve ben kafamızı kapıya çevirmiş onları izliyorduk. Damla emindim ki şuan çok mutluydu. "Aferin bende öyle düşünmüştüm. Hem dur bir dakika." Hicret abla bizim yanımıza gelmişti elinde tuttuğu tabak ile. "Şimdi sen aç ye şu bıldırcın yumurtasını zihniniz açılsın."

"Anne hayır. İstemiyorum. Açmayacağım. Tadı da iğrenç o şeyin." Kafasını iki yana sallayarak zorla ağzına sokmaya çalışıyordu ama Damla ağzını açmama konusunda kararlıydı. Kapının girişinde Hasan abi belirmişti ve gülerek onu izliyordu. Bakışlarımı anında çektim. Kendine gel, Gamze.

"Şimdi sen yiyeceksin terliği ha. Aç çabuk şu ağzını. Şu yaşımda bile şu iki danayı besliyorum ya ellerimle ben size daha ne diyeyim?" Zorla ağzını açmıştı ve yemişti. Tipini görünce dudaklarını birbirine bastırdım gülmemi engellemek için. Daha sonra Hicret abla bana dönmüştü. Tamam küçükken bunu çok yapardı bana da ama şuan hiç yeri ve zamanı değildi. Yumurta cidden sevmezdim ama Hicret ablanın da bunu çok umursadığı söylenemezdi zaten. "Şimdi bizim Gamze akıllıdır ve yer değil mi?" Tam itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki yumurtayı anında ağzıma sıkıştırmıştı. "Hadi afiyet olsun size. Hem yiyin de azıcık bağışıklığınız gelişsin. Mert şirkete giderken bu ikisini de al yanına. Evde başımı şişirdiler. Ellerine ver bir iki iş. Ama Gamze'ye az ver. Kız daha yeni iyileşti. İtiraz da kabul etmem. Hadi çabuk gidin zaten evi toplamam lazım. Sizle de uğraşmayayım."

"Hicret abla biz de yardım edebilirdik aslında." Kafasını anında iki yana sallamaya başlamıştı. "Olmaz öyle şey. Zaten birazdan Serpil de gelir onunla hallederiz. Hadi gidin şimdi." Damla yüzünü buruşturmuş bir şekilde kalmıştı. Emindim ki hâlân daha annesinin ne dediğini anlamamıştı çünkü ısrar bile etmiyordu.

"Anne, bu bıldırcını o kadar çok yedim ki artık yakında yumurtlayacağım. Abi sende kıskıs gülme. Artık senle alay da etmeyeceğim baksana anında bana verdi. Tadı iğrenç. Öğk!"

"Afiyet olsun güzel kızım benim. Hadi şimdi gidin zaten işim başımdan aşkın. Mert bak kızlar sana emanet. Eğer bir şey olsun seni şuradan aşağı sallandırırım."

Gerek yok falan demek istiyordum ama sanırım konuşma yetimi kaybetmiştim. Mesajları attığından beri haklıydı. Kim olduğunu öğrendiğimde aramızdaki konuşma gittikçe azalacaktı. Ama bunun sebebi benim çekinmemdi. Acaba anladığımı anlamış mıydı? Telefonum hâlân daha kapalıydı ve bir hafta açmayı düşünmüyordum.

"Anne bak biz yedi yaşında değiliz, vallaha bak. Hem ne diye zorluyorsun şirkete gelsinler diye. Belki berber dışarı çıkacaklar?" Hicret ablanın bakışları anında bize dönmüştü.

"Yok anne ne gerek var. Abimle berber gideriz biz. Hem bizim biraz da olsa artık alışmamız lazım değil mi?" Artık emindim ki Damla biliyordu. Ben ise hâlân daha dut yemiş bülbül gibiydim.

"Ne yaparsanız yapın ama yeter ki gidin." Damla beni kolumdan tutup peşinden sürüklemeye başlamıştı. Ona öldürücü bakışlarımı gönderiyordum ama o sadece öpücük atmıştı.

Damla'yı cidden artık bir hayır kurumuna bağışlamam lazımdı. Yoksa bana dertten başka şeye sebep olmayacaktı.

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Selamlaaaarrr. Bıldırcın yumurtasından nefret eden tek ben olamam değil mi? Küçükken bizim de bir komşumuz vardı ve onlara gittiğimde hep ağzıma tıkardı. Yumurtanın hiçbir çeşidini sevmiyorummm:(

Allah'a emanet olun güzellerim❤️❤️ Diğer bölümde görüşürüz 💗💗💗

Berceste |Texting• °TAMAMLANDI°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin