Sabah Güneşi

975 70 53
                                    

Ali Ceyda gittikten sonra Nazlı'yı beklemişti ama Nazlı Ali'nin yanına gelmemişti gece boyunca. Halbuki o gün Nazlı akşam geleceğine dair söz vermişti Ali'ye. Hem sabah konuşacakları konuyu konuşmaları gerekiyordu. Ali Ceyda'yla yarım saat iskambil oynarken Nazlı'ya tam olarak açılmaya karar vermiş ve tekrar bir şans vermeyi düşünmüştü. Bunun üstüne Nazlı'ya mesaj attı ama Nazlı mesajına kısaca yorgunum diye cevap atınca Ali merak etmişti. Nedense Nazlı ona kızgınmış gibi hissetmişti ama daha sabah Nazlı ona elleriyle çorba içirmişti. Ali şimdi anlam veremiyordu.

Gece boyunca hasta yatağında dönüp durmuştu Ali. En sonunda saat dört buçuk gibi kalktı yataktan ve eline telefonunu alıp bir mesaj yazdı.

"Kalkınca beni arar mısınız lütfen?"

İki dakika sonra bir mesaj daha geldi.

"Sen uyumadın mı?"

"Sen de uyumamışsın."

"Arıyorum şimdi."

Ali telefon gelince açtı.

"Niye uyumadın lan sen hasta değil misin?" Dedi Ferman.

"İyiyim ben ama uyuyamadım bir türlü hastane boğdu beni resmen hasta olmak hiç eğlenceli değil. Ben eve gitmek istiyorum artık." Dedi Ali.

"Ali bak ölümcül bir virüsü ancak atlattın lütfen bensiz eve falan gitmeye kalkma ben de kalp başlangıcı falan olabilir her an."

"Hocam nasıl söz öyle ya..."

"Bana bunları dedirtenler düşünsün." Dedi Ferman.

Bir sessizlik oldu Ali konuşmadan önce.

"O zaman sabah görüşürüz siz uyumaya çalışın." Dedi Ali.

"Saçmalama lan ne uyuması uyku tutmadı ki zaten yarım saate oradayım iki sıcak tost gömeriz değil mi?" Dedi Ferman.

Ali telefonun ucundan sırıttı.

"Bence güzel fikir." Dedi Ali.

&&&&&

Yarım saat sonra hastane otoparkına Ferman'ın retro arabası yaklaştı. Ali gidip arabanın kapısını açtı ve içeri girdi. Ferman'ın üstünde beyaz rahat bir eşofman takımı vardı. Ali'ye baktı.

"Üstünde sadece hırka var hava sabah buz gibi oluyor oğlum." Dedi Ferman.

"Üşümem dedim herhalde Hocam hem montlarım evde kaldı." Dedi Ali.

"O zaman sana seni tanıyan abinden bir adet mont buyrun bakalım Ali efendi yalnız benimkilerden biraz büyük gelebilir sana olsun sıcak tutar al giy şunu." Dedi Ferman ve arkadan bir mont uzattı.

"Teşekkür ederim." Dedi Ali.

Ali çok mutlu olmuştu birden. Ferman yandan çaktırmadan sırıttı. Sonra arabayı çalıştırdı.

"Nereye gidiyoruz?" Dedi Ali.

"Kadıköy? Hastaneden uzak olsun dedim biraz zaten saat 5." Dedi Ferman.

"Olur." Dedi Ali.

Yarım saat sonra hava aydınlanmaya başlarken Ferman ve Ali Haldun Taner Tiyatrosu'nun yanında bankta yan yana oturmuş tost yiyorlardı ve denizi izliyorlardı. Ali rüzgar çıkınca Ferman'ın büyük beden montuna daha sıkı sarıldı.

"Beliz Hanım'la söylemedin mi hâlâ Ceyda'yı?" Dedi Ali.

"Ceyda deme bana ya." Dedi Ferman.

"Söylemen lazım ama biliyorsun değil mi?" Dedi Ali.

Ferman tostunu ısırdı.

"Biliyorum da ne diyeceğim şimdi ki Beliz'e evet seninle tanışmadan önce Amerika'da en yakın arkadaşımın kardeşiyle sevgiliydim beni sırtımdan bıçaklayıp doktorluk kariyerimi bitirmeye çalışınca ikisi de hiç bakmadan o sevgilimi terk ettim şimdi de çıkıp geldi mi diyeyim Ali ne diyeyim?" Dedi Ferman.

En Çok Abim Severdi BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin