"Saye, kızım sende bir yere gidecek gibiydin ama..." Esma teyzenin konuşmasını bölen haince sırıtan abim olmuştu. "Bu kılıkta gidebileceği tek yer odası olur Esma teyzeciğim."
"Sana giyimime karışmaman gerektiğini kaç kere daha söyleyeceğim!" Omuz silkip kucağındaki Umut'u biraz daha kendisine çekti. Kapıda yaşanılan karşılaşma sonrası el mecbur onları içeriye davet etmiş bende peşlerinden tıpış tıpış geri salona dönmüştüm. Olaydan habersiz babam öylece yüzüme baksa da Seymen'ler gittikten sonra soracağını biliyordum.
Bakışlarım Hayal'i bulduğunda annesinin yanında başını omzuna yaslamış bir şekilde otururken gördüm. Morali gerçekten bozuk olmalıydı çünkü bugün Ali ile dışarıya çıkacağımı bilmesine rağmen beni kaçırmak için herhangi bir şey yapmamıştı. En iyisinin burada kalıp Hayal ile ilgilenmek olduğunu bildiğimden eteğimin cebinden telefonumu çıkardım.
Ama benden önce Ali mesaj atmıştı bile.
Alicik: Kapınızın önündeyim.
Buraya kadar gelmişken mesajla geri göndermek uygun olmayacağından herkesin konuşmasını fırsat bilerek aradan sıvışıp çıkışa ilerledim. Gelemediğim için özür dileyecek Açelya ile devam eden konuşmasını ilerletebilmesi için akşam görüntülü konuşmayı teklif edecektim.
Kapıyı açıp dışarıya çıktığımda Ali'de bahçe kapımızı açmış içeriye doğru geliyordu. Kapının sesini duyduğunda yere diktiği bakışlarını kaldırıp bana gülümsedi. "Saye, çok güzel olmuşsun." Aldığım iltifatla yanaklarım utançla ısınırken işaret parmağımla saçlarımı kaşıdım.
"Ali, ben gelemeyeceğim."
"Saye, Hayal seni çağırıyor... A, Ali sende mi geldin?" Seymen yüzünde oldukça sahte duran sırıtmasıyla hemen arkamda durduğunda sinirli bakışlarımı omzumun üzerinden yüzüne sabitledim. Artık emindim, buraya bilerek gelmişti.
Ali sadece başını sallayarak onayladığında hala sinirle yüzüne baksam da bir kez bile bakışlarını gözlerime çevirmemişti. "Gel sende, otururuz hep birlikte." Öyle mi?
Peki Seymen, bunu sen istedin!
Yüzüme hızla bir gülümseme kondurup topladığım saçlarımdan bir tutamını parmağıma doladım. "Evet Ali, gel lütfen." Ne yapmaya çalıştığımı anlamadığı için bir kaç saniye yüzüme baksa da bir şey demeden peşimizden içeriye gelmişti. "Biz balkona geçelim sende Hayal'e bak istersen. Odana çıkmıştı." Ali'ye önden geçmesi için işaret yapıp kendisi de peşine takıldığında gitmemesi için hızlıca koluna yapıştım.
"Sen dur."
"Bir şey mi oldu?" Evet, bir şey oldu.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Omuz silkip bilmiyormuş havalarına girdi. Ama sana bir haberim var Seymen. Yemiyorum!
"Ne yapıyormuşum ben?"
"Bugün buraya bilerek geldiğini biliyorum. Neden yaptın böyle bir şeyi?" Kolunu tutuşumdan kurtarıp işaret parmağını kendisine çevirdi.
"Ben mi bilerek gelmişim. Hiçte bile." Bir suç işlediği zaman kendisini doğru düzgün savunamadığını söylemiş miydim?
"Kafanda kurma küçük." Yumruklarımı sıkarken uzun tırnaklarımın avuçlarıma battığını hissettim.
"Benimle oynama Seymen!" Derin bir nefesi içime çekerken söylediğim cümlenin pişmanlığıyla tekrar konuştum.
"Abi, Seymen abi." Tek kaşı havaya kalkarken yüzünde çarpık bir gülümseme oluştu. "Bana abi demek istediğine emin misin Saye?"
"Sana abi demem gerektiğini yıllardır söyleyen sendin? Şimdi neden böyle bir şey soruyorsun?" Başını biraz eğip boylarımızı eşitlediğinde istemsizce yutkundum. Yüzüme oldukça yakın duran yüzü sınırlarımı zorluyordu. Yüzünü turlamak isteyen gözlerimi, gözlerinde güçlükle tutuyordum.
"Sadece emin olmak istiyorum. Gerçekten Ali ile birlikte olacak mısın?"
"Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum. Beni istemeyen sendin!" Birisinin duymasından korkarak sesimi kısık tutmaya çalışsam da içimdeki öfke yüzünden tam olarak da ayarlayamıyordum.
"Bunun içine dert olduğunu bilmiyordum, bana abi demelere başlaman da bu yüzden değil mi?" Ne cevap vereceğimi düşünürken onu lafıyla vurmaya karar verdim.
"Bunun içine dert olduğunu düşünmemiştim Seymen abiciğim." Lafını ona karşı kullanmam onu gülümsetirken yüzünü biraz daha yakınıma getirdi. Aralık dudakları arasından verdiği nefesler sus çizgime çarpıyor irademi iyice zayıflatıyordu.
Doğum günü gecesinde yaşananları anımsayan vücudum istemsizce titredi. Onu yine öpmemi isteyen tarafımı bu sefer dinlemeyecektim. Kendisi pes edip bana gelene kadar onunla herhangi bir temasın içerisine de girmeyecektim.
Kalan son irade kırıntılarımla bir adım geriye gidip cümlelerimi öfkemden arındırmaya çalıştım. "Boş versene artık olan oldu. Ben sana geldim ve sen beni istemedin. Şimdi kiminle nerede, ne konumda görüştüğüme de karışamazsın Seymen ABİ!" Abi kelimesinin üstüne bastıra bastıra söylerken yanından geçmiş adımlarımı üst kata yönlendirmiştim.
🌻
"Hayal, anlatacak mısın artık?" Yarım saattir puf minderlerimde depresyona girmiş bir şekilde yatan Hayal'i bir kez daha parmak uçlarımla dürtüp odama zulaladığım cipslerden birisini açtım. Buna da hayır derse gerçekten bir sorunu var demektir ki paketin neredeyse yarısına gelsem de Hayal'de tek bir kımıldama bile olmamıştı.
"Hayal, Cenk'le mi kavga ettiniz?"
"Ayrıldık." Çiğnediğim lokmam boğazıma kaçarken üst üste bir kaç kez öksürdüm. Ben doğru mu duymuştum?
"Ne dedin sen?"
"Daha doğrusu ben ayrıldım."
"Hayal neler oldu Allah aşkına çatlatma beni de anlat!" Yattığı yerde ters dönüp dirseklerinden yardım alarak bedenini puf minderime yasladı. "Çok kıskanç Saye, tamam onun ne kadar kıskanç olduğunu herkes biliyor ama bana karşı çok farklı. Beni kuzenimden kıskandı ve bende karşı çıkınca ağza alınmayacak şeyler söyledi."
Evet Cenk kıskanç birisiydi, bunu elinden gelse evden çıkarmayacağı kardeşinden dolayı hepimiz biliyorduk ama Hayal'e karşı gösterdiği tutumu iyice merak etmiştim.
"Deniz'i biliyorsun, üniversiteye daha bu sene başladı. Bize gelmişti ve bende onunla fotoğraf attım. Silmemi istedi kuzenim olduğunu söyleyip silmedim. Bir süre böyle inatlaştık sonra bana küfürler etmeye başladı. Ben de inatlaştıkça daha da çirkinleşti."
Dizlerimin üzerinde yanına ilerleyip bedenini kollarım arasına çektim. Söylediği şeylere gerçekten kırıldığı belliydi. Ne yaşarsa yaşasın en fazla yarım saat surat asabilen Hayal geldiğinden beri ölü gibi geziniyordu. "Merak etme hatasını er geç anlayacaktır. O zaman burnundan getirirsin yaptıklarını."
Burnunu çekip başını biraz daha göğsüme bastırırken mahallede yankılanan sesle hızla başını göğsümden kaldırıp ileriye atıldı.
"Hayal! Çık dışarıya!"
Mahallenin başında elinde içki şişesi yalpalaya yalpaya gelen kişi Cenk'ten başkası değildi. Bizim evin dış kapısı açıldığında korkuyla oturduğumuz yerden ayağa kalktık.
Sanırım bu sefer gerçekten ayvayı yemiştik.
BÖLÜM SONU.