Zaman şu anda dursa ve ben bu anda hapsolsam gıkım bile çıkmazdı. Kendimi bildim bileli hayalini kurduğum şeyler şu anda bir bir gerçekleşirken mutlu olmam gerekiyordu.
Aslında mutluydum mutlu olmasına da peki içimdeki bu korkunun nedeni neydi?
Muhtemelen en başta Demir olmak üzere herkesin ağzımıza sıçacak olmasıydı.
"Seymen ben..." Yüz ifademden mi yoksa ses tonumdan mı bilmiyorum ama sanki ne diyeceğimi hissetmiş gibi bir anda başını iki yana salladı. "Reddetme lütfen. Korkularını anlayabiliyorum ama düşün, reddetme güzelim olur mu?"
O bana böyle bakarken nasıl reddedebilirdim.
Ağırca yutkunup başımı olumlu anlamda salladım. "Tamam, tamam düşüneceğim." Belimdeki parmakları biraz daha yukarıya çıktığında ikimizin de titrek nefesleri açıkta kalan dudaklarımıza çarpıyordu.
Her geçen saniye parmaklarının baskısı biraz daha artarken karnımdan aşağıya inen sıcaklık bacaklarımı birbirine bastırma isteğimi arttırıyordu.
"Sanırım artık kalkmalısın." Daha ona doyasıya sarılamamıştım bile.
İstemediğimi belirtircesine bacaklarının üzerinde biraz daha öne kaydığımda dudakları arasından çıkan inlemeyle enseme bastırdığı parmaklarıyla yüzümü kendisine çekmesi bir oldu.
"Ateşle oynuyorsun güzelim."
Ensesindeki elimi kaydırarak göğsüne kadar indirdiğimde elimin değdiği her yer kasılmaya başladı. Kalbinin atışlarıysa yüzümü güldüren tek şeydi. Gözlerimi gözlerine çevirdiğimde bakışları kalbinin üzerindeki elimdeydi.
"Belki de artık yanmak istiyorumdur."
Başını aniden kaldırdığında gözleri bunları söylememi beklemediğini belli edercesine şaşkın bakıyordu. Emin olmak istercesine gözlerime bakarken ilk hamleyi ben yaptım.
Uzanıp alt dudağını dudaklarımın arasına aldım. Bedenlerimiz bir yapbozun eksik parçası gibi birbirine yapışırken parmak uçları belimi baştan aşağı okşuyordu. Nefes almak için geriye çekildiğimde ellerinin kalçalarıma inmesiyle dudaklarımın arasından verdiğim titrek bir nefesle adını inlemiştim.