0.2

9K 1.1K 510
                                    


iyi okumalar!!!!

☆☆☆

minho's pov:

midem bulanıyor. midem o kadar bulanıyor ki kusma isteğimi bir türlü bastıramıyorum. halbuki daha yarım saat önce boşalttım midemin içinde ne var ne yoksa. beynim sindirim sıkıntısı yaşatıyor bana ama yediklerimi değil de yaşadıklarımı sindiremiyorum daha çok.

önümde açık olan dosyada kaçırdığım bir satır dahi olmadığına eminim ama kaçırmadığım bir nokta olup olmadığından emin değilim. yer yarılıp da içine girmedi bu çocuk, bir şekilde ya ölü ya diri bir yerlerde bedeni ama ben biliyorum ki dosyası öylesine düşmedi önüme. sadece bir işaretti bu, yardıma ihtiyacı var ve o yardımı benden başka kimse edemez ona.

yorgunlukla sayfaları çevirip olay gününe dönüyorum tekrar. arkadaşları ihbar etmiş olayı. jisung'un bir ailesi olmadığını ilk defa bugün öğrendim ben. birkaç kez evlatlık edinmiş ama belli sebeplerden tekrar dönmüş o yurda. bunu düşünmek bile burnumun direğini sızlatıyor. aslında o zamanlar bile hakkında çok şey bildiğimi sandığım çocuğun hiçbir şeyini bilmiyormuşum. ne acı.

yanan gözlerimi ovuşturup bang chan'ın ilk verdiği ifadeye bakıyorum. yirmi dört saatin ardında kayda alınan ilk ifade bu. her sene verdiği ifadelerin yanına küçük resimlerini eklemişler. o biraz daha farklı geliyor gözüme hatırladığımdan. zamanla çökmüş. kıvırcık saçları yer yer beyazlamış. üzüntüden sanırım. her fırsatta jisung'u kardeşi gibi gördüğünü söylüyor ve yalvarıyor o zamanki polis memurlarına. hatta bir yerde lütfen kardeşimi bulun artık diyor. yalan söylemeyeceğim bunu söylediği o satırı gördüğümde içimde yükselen ağlama isteğini durduramadım. uzun zamandır hiçbir davaya ağlamamıştım, vicdansızlık değil bu ama sürekli aynı şeylere maruz kalınca hissizleşiyor insan.

formalite yerleri geçip üstü zaten çizilmiş olan ama bir kez de benim üstünü çizdiğim olay anına geliyorum tekrardan. doğum gününden tam bir gün önce kaybolmuş jisung, 13 eylülde.

"... okuldan almıştım işte jisung'u. o gün tek dersi vardı zaten, biz her şeyi ayarlamıştık kendi aramızda. ilk başta haberi yoktu ama biz her zamanki gibi çok belli ettik. anladı ama anlamazlıktan geldi o. salağa yattı yani.

mutluydu, gerçi pis bir huyu vardır jisung'un. ne kadar iyi tanırsanız tanıyın kendi izin vermediği sürece asla anlayamazsınız asıl duygularını. mutsuzsa da belli etmez yani. o kadar güzel örter ki mutsuzluğunu sahte neşesiyle ördüğü kahkahalarıyla, sizin mutsuzluğunuz bile kaynar yani arada öyle söyleyeyim. her neyse, alışveriş merkezinden çıkmış benim arabama doğru yürüyorduk seungmin, jeongin, jisung ve ben. her zaman bomboş olan o lanet otoparkta tek bir yer bile yoktu o gün inanabiliyor musunuz? iğrenç bir kalabalık vardı bir de. ana baba günü gibiydi, üstelik o güne özel hiçbir şey yoktu da. hep üst üste gelir ya böyle şeyler, öyle oldu işte.

biz yürürken çok susadığını söyleyip duruyordu jisung. şans eseri birimizde bile bir damla su yoktu. yine yanımdan suyumu eksik etmeyen ben o gün evden aceleyle çıkarken suyumu doldurmayı unutmuşum. eliyle köşedeki büfeyi gösterdi jisung. 'hyung ben bir su alıp geleyim siz bir şey istiyor musunuz?' diye sordu. geri dönmeyeceğine inanan bir insan bize de bu soruyu sorar mı memur hanım? keşke sadece sapasağlim geri dönmeni istiyorum diyebilseydim.

canı pamuk şeker istemiş jeongin'in. iyi bir dalga geçti jeonginle uğraştı bayağı bir bebekledi onu. sonra güldü, yanaklarını çekiştirdi. 'hyung'un sana en güzel pamuk şekeri getirecek' dedi. sulu sulu da öptü yanaklarından, seke seke gitti daha sonra. büfeye kadar takip ettim gözlerimle. zaten nereye gidebilir beş yaşında çocuk değil ya diye düşünüyordum. o sıra bir muhabbet açıldı, doğum günü kutlamayacakmış gibi yapıp son an pastayı getirelim dedik. sonra laf arası seungmin 'jisung nerede kaldı?' dedi. çünkü biz orada epey tartıştık, on beş dakika oldu jisung ortada yok. baktım büfenin olduğu yere, benim içimi bir korku kapladı zaten. hiçkimse yoktu etrafında, in cin top oynuyor.

law of love | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin