bir günde iki bölüm
amme hizmeti diyebilir miyiz
bence deriz
keyifli okumalar
☆☆☆
kevin ve minju'yu hiçbir yerde bulamamam yetmiyormuş gibi bir de aramalarıma cevap vermiyorlardı. eugene yarım saat öncesine kadar bizzat kendisi söylüyordu ikisini gördüğünü ama zaten beni de yarım saat önce aramışlardı. telefonum elimde bahçede bir oraya bir buraya yürüyordum. eugene de mal olmuştu peşimde koştururken oturmasını söylemiştim ama beni dinlemiyordu. mal olmaya devam edebilirdi. telefonum çaldığında heyecanla ekrana baksam da çağrının chan hyung'dan olduğunu görünce cevapladım. jeongin'in doğum yapmasına az kalmıştı, belki de onun için arıyordu.
"efendim chan hyung?"
"nasılsın minho? uzun zamandır uğramıyorsun buraya arayıp sormak istedim."
"teşekkür ederim hyung, işlerden şu sıralar pek vakit bulamıyorum ama uğrayacağım. siz nasılsınız, jeongin'in hamileliği nasıl gidiyor?"
"son aylar olduğu için diken üstündeyiz" chan hyung'un gülümsediğini göremesem de ses tonu kendini ele veriyordu. "az kaldı jisung'un aramıza katılmasına." bunu demesinin üzerine sessiz kaldım. "ben aslında arkadaşların yüzünden aramıştım minho, beni aradılar bir yarım saat önce. sanırım seungmin'in yanına gitmişler ama seungmin evde yokmuş. nerede olabileceğini biliyor musunuz diye sordular, ne için aradıklarını sordum ama üniversite ile ilgili bir şeydi dediler ve kapattılar aceleyle. merak ettim, bir gelişme mi var soruşturma hakkında?"
"bir bilsem" sinirle arabama doğru yürümeye başladım. eugene yine arkamdan geliyordu. bugün canı biraz aksiyon çekiyordu anlaşılan. "seungmin'in evine mi gitmişler dedin hyung?"
"evet, ama değilmiş işte evde. arayıp sordum da dışarıdaymış sevgilisiyle. telaşlandırmak için bir şey de söylemedim ayriyeten"
"hyung ben seni sonra arasam olur mu?" arabayı çalıştırdım. "yoldayım da konuşamıyorum şu an"
"tamam tamam, dikkat et kendine. bir gelişme olursa haber verirsin."
"veririm hyung" telefonu kapatıp eugene'e döndüm. "hayırdır?"
"hayırdır savcım?"
"dedektifçilik oynamalar falan. hemen seungmin'in evinin koordinatları da girmiş bak bak"
"merak ettim" dedi eugene çekinerek. "kaç aydır bu dava üzerinde çalışıyorsunuz harıl harıl. bir gelişme varsa yardımcı olmayı çok isterim"
"teşekkürler eugene" dedim eugene'in omzunu pat patlayarak. gülümsedi.
seungmin'in evinin önüne geldiğimizde kimse yoktu görünürde. evin ışıkları da yanmıyordu, hâlâ eve dönmemiş olabilirdi.
"eugene, gidip garanti olsun diye kapıyı çalar mısın? seni arabada bekliyorum." dedim direksiyonun etrafında parmaklarımı ritm tutmaya başlayarak. eugene arabadan çıkıp hızlı adımlarla evin kapısına gitti. tahmin ettiğimiz gibi daha dönmemişti seungmin, ama diğerleri neredeydi?
eugene bir de evin arka tarafına bakacağını söyledikten sonra gözden kaybolmuştu. uykuyla uyanıklık arasında arabanın farlarının aydınlattığı karanlık yolu izlerken yola küçük bir hayvan fırladı. ben ne olduğunu anlayamadan çıktığı yere bakarken bir karartı fark ettim. daha çok bir kadın silüeti gibiydi.
silüet sanki onu izlediğimi fark etmiş gibi karanlıkta kaybolurken açılan kapıyla yerimde sıçrayarak eugene'e baktım. "aish. ödüm koptu be!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*