selam, yeni bölümhazır okuyucu bulmuşken bölüm atayım dedim
umarım beğenirsiniz
iyi okumalar
☆☆☆
ofise dönüş yolunda kevin ve minju'yu acil bir şekilde otopsiye çağırdıklarından konuşamamıştık. hyunjin yol üstünde inmekte ısrar etmişti ve ben de şimdi felixlerin evine gidiyordum. kucağımda felix'in en sevdiği çiçekler olan zambaklardan kocaman bir buket vardı. ve hayır, laptopum yanımda değildi.
üstümü düzelterek felixlerin zilini çaldım. kapı birkaç gürültülü kilit sesinden sonra sonuna kadar açıldı. kucağımdaki buketten kapıyı kimin açtığını göremiyordum, changbin de olabilirdi ama tanrıya şükür felixti. buketi felix'e uzattım.
"merhaba, yine istemeden kabalık ettim. affeder misin beni?"
"hiç küsmedim ki" dedi felix buketi kucaklayarak. ben içeri geçtikten sonra buketi nişanlısı changbin'e vererek beni kucakladı. "hoş geldin. çiçekler için teşekkür ederim" gülümsedim kocaman. küçük bir hediyem daha var ama onu günün ilerleyen saatlerinde vermeyi planlıyorum.
"zamansız gelmemişimdir umarım? arayıp haber veremedim fırsatım olmadı"
"hayır, biz de tam akşam yemeği yiyecektik" dedi changbin. omuzlarını tutup sarstım. "yiyin aslanım, yarasın."
"sen tok musun?" dedi felix şaşkınlıkla bana bakarak. yol üstünde bir şeyler atıştırmıştım evet. "senin yemeklerin için her zaman yerim var fıstığım" felix'i koltuk altıma çekip yanağını öptüğümde kıkırdadı. bu çocuğu mutlu etmek bu kadar kolaydı ama ayılık ediyordum ben bazen.
"siz oturun o zaman. ben sofrayı kurayım"
"yardım edeyim hayatım?"
"hayır hallederim. zaten çoğunu taşıdık içeri. abimle otur sen." felix, changbin'e içeri geçmesi için elini salladı. bunun üzerine changbinle birlikte salona geçtik. felix'in gelmediğine emin olduktan sonra changbin'e döndüm.
"güvenlik kameraları ne alemde?"
"sana inanmıyorum minho" changbin de benim gibi kapıyı kontrol etti. "soruşturma hakkında konuşmak için buraya kadar zahmet etmene gerek yoktu, arasaydın ben rapor verirdim zaten. ben de gerçekten felix için geldin sandım."
"felix için geldim zaten geri zekalı" dedim changbin'in kafasına vurarak. "soruyorum sadece."
"kadının kimliğini hâlâ bulamadık ama siyah minibüs hakkında gelişmeler var. yarın elinde olur." felix içeri girdiğinde ikimiz de toparlanarak arkamıza yaslandık.
"içime doğmuş gibi browni yaptım bugün abiş. şanslısın."
"ölürüm ölürüm" neşeli bir şekilde yerimden kalkarak yemek masasına yaklaştım. "ben sadece tatlı yesem olmaz mı?"
"olmaz" kaşlarını çattı felix. "önce yemek sonra tatlı."
"sen gerçekten büyüdükçe annemin huylarını almaya başladın felix."
"bana diyene bak, sen de babama dönüştün. işkolik manyak."
"seni babama söyleyeceğim"
"ne?!" dedi felix bağırarak. "babama sadece işkolik dedim. manyak olan sensin."
"tabii" dedim felix'e atışmaya devam ederek. "eminim öyle olmuştur."
"ya changbin!" sızlandı felix. "ben öyle bir şey mi dedim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*