0.7

6.2K 1K 609
                                    


laboratuvar ana binasına gittiğimde minju ve kevin bu sefer adli laboratuvar da değil de bu tarz teknolojik kayıtları incelediğimiz teknoloji laboratuvarındalardı. yanıma hyunjin'i de getirmiştim. ağzını on karış ayırarak yürüyordu. daha önce gelmediği o kadar belli oluyordu ki.

"merhaba sayın savcım. size de merhaba avukat bey?" kevin asit yeşili saçlarını düzelterek elini hyunjin'e uzattı. hyunjin gülümseyerek kevin'in elini sıktı. "henüz staj yapıyorum ama tanıştığıma memnun oldum. ben hyunjin"

"ben minju, bu da kevin" minju, kevin'in eline vurarak hyunjin'in boşta kalan elini sıktı. ikisinin de stajyerime sulandığını görebiliyordum fakat ikisine de kötü bir haberim vardı.

hyunjin'in söylediğine göre uzun süredir devam eden ciddi bir ilişkisi vardı. sevgilisini henüz görme fırsatım olmamıştı ama gerçekten hyunjin'in yanına yakışan biri olduğuna emindim. bazen beni gerçekten sinir etse de modellere taş çıkaracak bir tipi olduğunu inkar edemezdim.

"merhaba, ben eugene" asyalı olmadığı belli olan doğal sarışın bir çocuk elini bana uzattı. "sanırım savcı lee minho siz olmalısınız. sizinle çalışacağız değil mi?"

"evet, eugene. kevin ve minju ağızlarını ayırmaya devam etmezlerse bir an önce başlamayı istiyorum." kevin ve minju ters bakışlarımla kendilerine çeki düzen verirlerken hyunjin'in benim için eugene'in yanına çektiği sandalyeye oturdum. "dilerseniz direkt olay saatine bakalım, daha sonra gerek görürsek geriye sararız kaydı?"

"olur eugene." kafamı sallayınca videoyu oynatıp saat akşam beş buçuk sularına kadar ilerletti eugene. kalite beklediğimden iyiydi. "yavaşlat. mavi bahçıvan tulumlu sarışın bir çocuğa bakıyoruz. herkes gözünü dört açsın." dedim mahallenin kayıtlarını izlerken. önce grup olarak kameranın görüş alanına girişlerini izledik. işaret parmağımla jisung'u gösterdim. "hatırladıklarından biraz daha geç gelmişler. beşi kırk beş geçe daha mahalleye yeni giriyorlar."

"şoktan tam saat verememeleri normal değil mi savcım?"

"bir şey mi dedim hwang?" dedim hyunjin'i tersleyerek. ağzına fermuar işareti çekti.

"ayrılıyor" dedi eugene ekrana işaret parmağıyla birkaç kez dokunarak. "durup telefonuna bakıyor"

"çok normal değil mi?" dedi hyunjin, kevin'e garip bir bakış atarak. kevin kafasını iki yana salladı. "çevresini kontrol etti, bak. yine o mesajlardan biri geldi büyük ihtimalle."

"hangi mesajlar?"

"birileri han jisung'a kaybolan mesajlardan atıyormuş."

"bu bilgiyi nasıl öğrendik?"

"günlüğünü bulduk"

"şşşş" dedim susmaları için kevin ve hyunjin'e işaret parmağımı göstererek. "odaklanamıyorum"

"hattını çıkartıyor" dedi minju dudaklarını birbirine bastırarak. "büyük ihtimalle hayatında yaptığı en büyük hatalardan biriydi"

"mesajın boyutunu bilmiyoruz minju" dedim kaşlarımı çatarak. "yargılama o yüzden"

"yargılamadım savcım ama keşke arkadaşlarının yanına geri dönseydi"

"kendi isteğiyle gidip gitmediğini bilmiyoruz ki şu an."

"sence kendi isteğiyle mi gitti eugene?" dedi kevin abartılı bir şekilde gözlerini devirerek. "susun da izleyelim" dedim bağırarak. herkes kendi köşesine sindi.

jisung büfeye girdikten sonra kamera açısını değiştirdi eugene. şimdi doğrudan büfe kapısını görüyorduk.

"tanrı aşkına bir su ve bir pamuk şeker almak nasıl bu kadar uzun sürebilir?" minju'nun serzenişini duyar gibi büfeden çıktı jisung. çıkar çıkmaz da kahverengi uzun saçları olan bir kızla çarpıştı. elindeki uzun poşet yere düştüğünde ikisi de aynı anda yere eğilmişlerdi.

law of love | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin