gunun ikinci yeni bolumu, onceki bolumu okudugunuza emin olunn
iyi okumalarr!!!
☆☆☆
tekrar gözlerimi açtığımda yanımda sadece bir hemşire vardı. üstüme mavi bir önlük giydirmişlerdi. kalp atışlarımı, tansiyonumu kontrol eden kablolara bağlıydım ve koluma serum bağlamışlardı. uyandığımı gören hemşire kız hafifçe gülümsedi.
"merhaba, uyandınız demek. doktor gelecek birazdan sizi ve bebekleri kontrol etmeye. ben oh haewon, dümdüz haewon diyebilirsiniz."
"felix?" kesik bir nefes alarak haewon'un bileğini kavradım. "o da benimle birlikte geldi, yaralıydı. felix?" ağlamaya başladığımda beni sakinleştirmeye çalışarak yatağa geri yatırdı. "doktor gelene kadar hareket etmeyin lütfen. ben arkadaşınızı sorup hemen geleceğim tamam mı? korkmayın." endişeyle kafamı sallayıp dudaklarımı dişlemeye başladım. bir yandan da işaret parmağımla karnımı dürtüyordum, hâlâ hareketlerini hissedememiştim bebeklerin.
"uyanır mısınız lütfen? çok uykucu olmaya başladınız. uyudunuz yeterince uyanma vakti artık." ağlayarak kollarımı birleştirdim. "beni tam şu an tekmelemeye başlamazsanız küseceğiz. babanız gibi sabah horozu olmanız ve uykuyu sevmemeniz gerekiyor, anneniz gibi uykucu olmanız değil" hıçkırıp sıkıca gözlerimi kapattım. göz yaşlarım yanaklarımdan birer birer yuvarlanıyorlardı.
"neden tekmelemiyorsunuz? uyansanıza" bağırarak ağlamaya başladığımda az önceki hemşireden farklı olarak beyaz önlüklü bir doktor girdi içeriye. yanıma gelip kolumu tuttu nazikçe.
"iyi misiniz? ağrınız mı var?"
"hareket etmiyorlar" siyah kahküllerini kulaklarının arkasına atıp sandalyeye oturdu kadın.
"ismim song yuqi, bu hastanede doğum uzmanıyım. ultrasona bakarak kontrol edelim mi bebeklerinizi olur mu?" kafamı sallayarak önlüğün karnındaki düğmeleri açmaya başladım. doktorun ultrason için sıktığı soğuk jel her zaman olduğu gibi beni üşüttü.
"isminiz neydi?"
"han jisung"
"memnun oldum, bebeklerin kaç haftalık olduğunu biliyor musunuz bay han?"
"otuz iki"
"kocaman olmuşlar" gülümseyerek ultrason cihazını göbeğime bastırdı doktor.
"evli misiniz?" kafamı iki yana salladım. "nişanlıyım. nişanlımı aramam gerek çok merak etmiştir"
"haewon, bay han'ın eşyalarının içinde telefonu var mı gidip bakar mısın?" odaya daha yeni giren haewon kafasını sallayarak geri çıktı.
"iyiler mi? lütfen bir şey söyleyin çok korkuyorum çok kötü düştüm. kanıyordu." kafasını salladı. daha sonra bebeklerin kalp atışlarının sesi odanın içinde yankılanmaya başladı.
"sağlıklı görünüyorlar şimdilik. yine de emin olmak için birkaç testten geçirmem gerekiyor sizi ama biraz zaman alabilir"
"ama hareket etmiyorlar. neden hareket etmiyorlar, hiç bu kadar hareketsiz kaldıkları olmamıştı. yalan söylemiyorsunuz bana değil mi iyiler?"
"hayır bay han, yalan söylemiyorum iyiler. endişelenmeyin, hareketsiz durmalarının sebebi uyuyor olmaları büyük ihtimal. siz de biraz stres yaptığınızdan etkilenmiş olabilirler, yavaş yavaş hareket etmeye başlarlar siz sakinleştikçe. olur böyle, kendinizi sorumlu tutmayın. hepimiz insanız, korkmuşsunuz. normaldir."
"teşekkür ederim" ağlayarak doktorun ellerini tuttuğumda bana gülümsedi kocaman. "çok teşekkür ederim, bana dünyaları verdiniz tekrardan"
gülümsemeyi bırakmadan elindeki kağıt havluyla karnımı sildi. haewon tekrar içeri girdi. "doktor song, bay han'ın telefonu eşyalarının arasında yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*