telefonumun sesi salonda yankılanana kadar yorgunluktan bayıldığımın farkında değildim. yorgunluktan bayılmışım derken şaka yapmıyorum, gerçekten bayılmışım. halının üstünde kaç saattir uyuyorum bilmiyorum ama üşümüşüm. annem hep uyuyan insanın üstüne kar yağar der zaten. her yerim tutulmuş bir de, sırtım ağrıyor.telefonumu bulup kimin aradığına baktım. felix arıyor. en son üç-dört ay önce görüştük galiba. şu an hiç enerjim yok felix senin azarlarını dinlemeye. en kısa zamanda elimde çiçeğimle kapında olacağım ama.
evet, soruşturma başlayalı neredeyse üç-dört ay oluyor. ve en son incelediğimiz uydu kayıtlarından sonra kayda değer hiçbir şey olmadı. çıkmaza girdik yani. polisler eski kamera kayıtlarını inceleyerek kimlik tespiti yapmaya çalışıyorlardı ama kolay bir iş değildi. bir yerde sürekli patlıyorduk.
felix'in çağrısı cevapsız çağrıya düştükten sonra yattığım yerden doğrularak saate baktım. öğlen on ikiye geliyordu. dün gece yorgunluktan odama geçip çıkarmaya üşendiğim takım elbisem üstümde kırışmıştı. bugün çocuklarla jisung'u bir süre evlatlık edinen aileyi ziyarete gidecektik. hazırlanmam gerekiyordu.
ilk önce banyo yapmaya karar verdiğimden direkt banyoya adımladım. sıcak bir banyo bütün kaslarımı gevşetmişti. aylar geçmesine rağmen bir şeyler yapamamak canımı sıkıyordu doğrusu. artık rüyalarımda jisung'dan başka bir şey göremez olmuştum.
banyodan çıktıktan sonra hızlıca odama geçip üstümü giyindim. zaten takım elbiseden başka bir şey giymiyordum, bugün giydiğim de siyah bir takımdı. çoktan haziran ayına giriş yaptığımızdan saçlarımı kurutma ihtiyacı duymadan evden çıktım. arabayı çalıştırırken bir yandan da hyunjin'i aramaya çalışıyordum.
"buyrun sayın savcım?"
"neredesin hwang?"
"kevin ve minju ile birlikte laboratuvardayız savcım" evet, üçü iyi arkadaş olmuşlardı. hyunjin'in sevgilisi olduğunu öğrendikten sonra kevin ve minju'nun hayalleri biraz yıkılsa da sorun yoktu şimdilik. soruşturma üzerinde en az benim kadar yoğun çalışıyorlardı. bol bol eugene'i darladıkları doğruydu.
"ben de yola çıktım şimdi, shin ailesinin evine gideceğiz unutmadınız değil mi?"
"hayır, unutmadık" hyunjin, ses tonunu ayarlamayı öğrenmelisin. çünkü ses tonun sizi ele veriyor. "inelim mi biz aşağı?"
"bir zahmet hwang, tek bir arabayla gideceğiz. ben oraya gelene kadar beş dakikanız var, bütün ekipmanlarınızı hazırlasanız iyi edersiniz."
"tamamdır" aramayı sonlandırıp yola odaklandım. uzun süre sonra araba sürmek bir eziyet gibi gelmiyordu. normalde adliyedeki aracımda bana tayin edilen bir şoförüm vardı ama adliyeye gidip gelmiyordum ki. bütün günlerim ev, laboratuvar arasında mekik dokumakla geçiyordu. ofise bile nadir uğruyordum. bu soruşturma şu anki tek önceliğimdi.
"binsenize kızım ne bekliyorsunuz?" dedim açtığım camda bakıştığımız minju'ya kafamı sallayarak. kevin ve hyunjin'i ittirerek arka koltuğa oturdu. üçü de arka koltuğa oturmuştu.
"lan ben sizin özel şoförünüz müyüm? gelsin biriniz şuraya çabuk!" işaret parmağımla yolcu koltuğunu gösterdim. minju, hyunjin ve kevin kısa bir arbede yaşasalar da sonunda kevin öne geçti. "insan yiyoruz sanki, hayret bir şey"
"yok savcım o yüzden değil de"
"bir de o yüzden değil diyor ya! ben insan mı yiyorum kevin?!" sesimi yükseltince kevin yerinde küçülerek kafasını iki yana salladı. cık cıklayarak arabayı sürmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfic!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*