yeni bölümmm
iyi okumalarrr!!
☆☆☆
kollarımın arasındaki jisung'un yüzüme bıraktığı öpücüklerle uyandım sabaha. güneş yeni yeni doğarken uyumamıza ve çok büyük ihtimalle saati öğlen etmemize rağmen benim güneşim tam şu an doğuyordu. mutluluktan kahkahalarla gülme isteğimi bastırarak jisung'un yüzüne baktım ve daha çok sardım kollarımla bedenini. keşke içime sokup kalbimde saklayabilseydim. çok seviyordum ve bunu kelimelerle ifade edebileceğimi zannetmiyordum. kıkırdayışını duyunca gülümsedim.
"günaydın bebeğim"
"tünaydın oldu artık uykucu" huzurdan kapattığım gözlerimi açıp jisung'un parlayan gözlerine baktım ve dün yeterince parçalamamışım gibi dudaklarının üstüne tüy kadar hafif bir öpücük kondurdum.
"benim güneşim sen uyanınca doğuyor yalnız" bir kez daha kıkırtısını serbest bıraktı. utanarak koluma vurduğunda bedenimi ona doğru çevirdim. tek kolumun üstüne yatmış jisung'u seyrediyordum şimdi. elini yüzüme atıp yanağımı okşamaya başladığında gözlerimi kapattım.
"acıktım ben. kahvaltı yapalım mı?"
"yapalım güzelim" esnedim. "ağrın var mı?"
"birazcık"
"yemek yiyelim sonra ağrı kesici vereyim onu içersin olur mu?" yatakta doğrulup ayağa kalktığımda kollarını bana doğru uzattı. üstündeki beyaz tişörtüm bol geldiği için bir omzundan aşağı düşüyordu ve yer yer morarttığım esmer teni gözlerimin önüne seriliyordu. bir kez daha yatırıp özenle ilgilenmek istiyordum ama kıyamıyordum işte. dün fazlaca yormuştum zaten. kollarımı çıplak bacaklarının altından geçirip kucağıma aldığımda kollarını boynuma sardı. kafasını omzuma yasladığında odadan çıkıp kucağımda jisungla yürümeye başladım.
"bebeğinmişim gibi hissediyorum"
"bebeğimsin zaten" kıkırdayarak boynumu öptüğünde belini daha sıkı kavradım. evet, ince beline karşı zaafım var ve dün bunu yeterince belli ettiğimi düşünüyorum.
"ne yemek istersin?"
"tercihen seni" dedi jisung sırıtarak. güldüm. dün gece yeterince yemişti beni ama isterse her zaman daha fazlası vardı. "bilmiyorum, fark etmez. elinden çıkan her şey lezzetli oluyor zaten aşkım"
normalde bu tarz sevgi sözcükleri çok vıcık vıcık gelirdi ama klişeyi şimdi anlıyordum. jisung benim için bu tarz cümleler sarf ettiğinde benim içim kabarıyordu.
"aşkın seni yesin" mutfaktaki koltuğun üstüne yavaşça oturtup yanağından bir ısırık aldığımda kıkırdayarak beni ittirmeye çalıştı. "gıdıklanıyorum"
"gıdıklanıyor musun?"
bir süre jisungla uğraştıktan sonra kahvaltı hazırlamak için işe koyuldum. jisung hatırladığı komik lise anılarını anlatıyordu o sırada bana bıcır bıcır. telefonuma gelen bildirimle tarihe baktım.
"psikiyatriden randevu almıştık ya senin için onun tarihi gelmiş sungie"
"gitmek istemiyorum" sızlandı jisung. gitmesi gerektiğini en çok kendisi biliyordu ama bunu bir travma haline getirdiğinden korkuyordu.
"senin iyiliğin için gitmemiz gerektiğini biliyorsun güzelim, şu an bir şey hissetmiyor olabilirsin ama ileride yaşadıklarının etkisi bir buzdağı gibi gün yüzüne çıkabilir." yaptığım pankekleri masanın orta yerine yerleştirdikten sonra jisung'un yanına oturdum ve kolumu omzuna atıp alnına sesli bir öpücük bıraktım. derin bir nefes alarak bana sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*