dün atmadığım yeni bölüm
iyi okumalar!!
☆☆☆
"abi ne oynayacağımıza karar veremediniz mi hâlâ ya ohooooo" bakışlarımı felixle konuşan jisung'dan çekip söylenen hyunjin'e çevirdim.
pastaneden sonra chan hyunglara ve seungminlere haber vermiştik bize gelmeleri için. chan hyunglar bebek jisung'un aşıları olduğu için gelememişlerdi ama seungminler bizdeydi şimdi.
hyunmin'den sonra özür dilemiştim jisung'dan. önemli olmadığını söylemişti ama eve geldiğimizde soğuk yapmaya başlamıştı. ne olduğunu anlamıyordum, belki de çok aceleci davranıyordum bilmiyorum. ara ara seungminle fısır fısır konuşuyorlardı, merak ediyordum ama ne konuşuyorsunuz diye soramazdım ya.
"tabu veya monopoly oynamak istemediğimi söyledim ya hyunjin, gerçekten bıktım artık ikisinden de" halının üstünde yatan seungmin, tabu oynamak istediğini söyleyen hyunjin'e ters ters bakıyordu. jisung'un yanındaki felix güldü. "doğruluk mu cesaret mi oynamaya ne dersiniz?"
"lise günlerimiz geldi aklıma" dedi seungmin uzaklara dalarak. felix'i aralarına çabuk dahil etmişlerdi, bu beni mutlu ediyordu. zaten arkadaş edinemeyen biri değildi felix ama anlaşamasalar anlaşamazlardı yani. "bayıldım bu fikre, oynayalım"
"doğruluk mu cesaret mi ne ya?" dedim sızlanarak. "çocuk muyuz? başka bir şey bulun."
"neden hyung saklayacak bir şeyin mi var?" kıkırdayarak da söylese ses tonunun altındaki iğnelemeyi hissedebiliyordum jisung'un. kaşlarımı çattım. "yoo, ne alakası var? saklayacak hiçbir şeyim yok benim." sana aşık olduğumu saymazsak yok tabii.
"o zaman korkaksın" dedi jisung omuz silkerek. felix ve seungmin gülüşürken changbin ve hyunjin "ooooo" sesi çıkartarak ortamı daha da lise ortamına çeviriyorlardı.
"tamam oynayalım hadi" dedim kollarımı kavuşturarak.
herkes halının üstünde yuvarlak oluştururken seungmin de yattığı yerden doğruldu. hızlı adımlarla mutfağa geçip boş bir bira şişesi aldım. mutfak amerikan mutfak şeklinde olduğundan salonda ne yaptıklarını görebiliyor ve duyabiliyordum. gözlerimi kısarak halının üstünde yanına oturan jisung'un kulağına bir şeyler fısıldayan ve çaktırmadan bana baktığını düşünen seungmin'e baktım. benim hakkımda mı konuşuyorlardı? her şeyi üstüme alınmak istemiyordum ama bence benim hakkımda konuşuyorlardı.
"alkollü veya alkolsüz bir şeyler içmek ister misiniz?" çerezleri ve cipsleri koyduğum tepsiyi salon ve mutfağı ayıran tezgahın arkasından changbin'e uzattım.
"alkol varsa alkol alırız" dedi hyunjin oturduğu yerden arkasına yaslanarak. kaşlarımı çattım. "kalk da yardım et lan o zaman, emir veriyor bir de. tek başıma nasıl yapayım?"
"ya inanamıyorum, ben bu adam tarafından sürekli zorbalanmak zorunda mıyım?" hyunjin oturduğu yerden oflayarak kalktığında güldüm. seungmin bana ters ters bakıyordu ama umrumda değildi, hyunjinle böyle anlaşıyorduk biz. hyunjin de gülmüştü zaten çok geçmeden.
"ooo tekila varmış" sırıtarak buzdolabından çıkardığı tekila şişesini kaldırdı hyunjin. "içeriz değil mi?"
"ıy, ben hiç sevmiyorum tekila ya" dedi felix silkelenerek. bunu demesi üzerine seungminle el sıkıştılar. "hyunjin'in alkol zevki berbat. viski de seviyor, tadının dezenfektandan farkı yok bence."
"aşkım kırılıyorum" hyunjin shot bardaklarını, ince ince dilimlediğim limonları ve tuzluğu yerleştirdiği tepsiyi halının ortasına bıraktı ve kucağındaki tekila şişesiyle birlikte seungmin'in yanına oturdu. ben de jisungla hyunjin'in arasına oturdum. jisung hâlâ bana bakmamakta ısrar ediyordu. aslında burada sormayacaktım ama dayanamayarak kulağına eğildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fiksi Penggemar!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*