1.9

6.9K 883 684
                                    


beğenirsiniz umarım biraz uzun bi bölüm oldu

iyi okumalar!!

☆☆☆

jisung'un öpücüğünü aklımdan çıkartamıyorum. öpüşürken bana kısacık gelen o birkaç dakikalık öpücük neredeyse bir haftadır aklımdan çıkmıyor. jisung o günden beri benden köşe bucak kaçsa da buna üzülemeyecek kadar mutluyum.

evet, kaçıyor benden. beni öptüğü ilk andan beri kaçıyor hemde. öpücük bittiği an kızaran yanakları ve ıslak dudaklarıyla felix'i ve sarhoş seungmin'i de alarak kendi odasına geçti hemen. kafam bir dünya olduğu için, içki değil jisung'un öpücüğüydü beni sarhoş eden, az dalga geçmedi changbin ve hyunjin benimle. ama o kadar umrumda değil ki bu, jisung beni öyle öpecekse bir ömür daha dalga geçebilirler.

o gün jisung seungminlere gitmek istedi. kafasını dağıtması için bir şey demiyordum, zaten bir şey diyebilecek konumda da değildim. istediğini yapabilirdi. ama kaçışı biraz uzun sürmüştü, ne zaman jisungla konuşmak için hyunjin'i arasam bahanelerden örülmüş bir duvara çarpıyordum. geçen aradığımda "ocakta yemeği varmış konuşamazmış" demişti mesela hyunjin. ben de aramayı bırakmıştım sıkmamak için. evet ısrarcı olmaktan ve sıkmaktan korkuyordum onu ama hiç olmazsa sesini bari duysaydım. çünkü diğer türlü evin her yerinde jisung'un kıkırdayışlarını duyuyordum ve bu 3 çocuğumla sokak ortasında kalmış gibi hissettiriyordu.

hyunjin beni aradığında başsavcının ilgilenmemi bizzat istediği davaya bakıyordum. her yer her yerdeydi. evin içi birazcık da kafamın içine benziyordu şimdi, karmakarışıktı.

"efendim hyunjin?" dedim aramayı yanıtlayarak. sesim bıkkın çıkmıştı biraz ama hyunjinle ilgili değildi, davanın kördüğüm olması canımı sıkıyordu. "jisung'a bir şey olmadı değil mi?"

"hayır, hayır" dedi hyunjin telaşla. "çok iyi o. oturuyorlar şimdi seungminle. felixlerle jeonginler de geldiler hatta hep birlikteler. her neyse, bara gidelim diyoruz. chan hyungla jeongin de bebeği chan hyung'un annesine bırakacaklarmış. onlar da geliyor yani, sen de gelirsin belki diye aradım."

"çok işim var hyunjin" ofladım. gerçekten gidip kafamı dağıtmayı, ondan da çok jisung'u görmeyi istiyordum ama bitirmem gereken işleri bitirmeden çıkamazdım bir yere. yarın başsavcıya rapor vermem gerekiyordu.

karşı taraftan hışırtılar geldikten sonra felix'in sesini duydum. "abi niye gelmiyorsun ya?"

"çok işim var abim" sızlandı felix. "birkaç saatliğine olsa da gelemez misin? changbin de geliyor, sen gelmezsen olmaz ki"

"gelmeye çalışırım ama zor biraz lix"

"tamam o zaman" felix'in moralinin düştüğünü anlasam da elimden bir şey gelmiyordu. "görüşürüz o zaman, öptüm"

"öptüm, dikkat edin" uzatarak söyledim ve telefonu kapatıp koltuğun üstüne fırlattım. belki jisung'u düşünmeyi birkaç saatliğine bırakabilir ve davaya odaklanırsam ben de katılabilirdim aralarına.

saat on sularına gelirken nihayet bitirebilmiştim rapor çıkarmayı. gerçekten birkaç saat odaklanınca anlamıştım aslında olayı, sadece kendimi vermem gerekiyordu. tutulan belimi tutarak ayağa kalktım. otuzlu yaşlarımın başındaydım ve bel ağrıları çekiyordum bu yaşta, evet.

salonu ufak bir toparladıktan sonra odama geçtim ve gardırobu açtım. bir haftadan sonra jisung'u göreceğim için heyecanlıydım, bir yandan kıyafetlere bakarken bir yandan da gittikleri yerin konumunu atmasını istiyordum changbin'den. üstüme beyaz bir tişört ve vişne çürüğü renginde kısa kollu bir gömlek giydikten sonra siyah deri pantolonumu bacaklarıma geçirdim. takı takmanın özgüven üzerinde bir etkisi var mıydı bilmiyorum ama ucunda küçük bir madalyon olan kolyemin tenime temas eden soğuk metali iyi hissettiriyordu.

law of love | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin