4.0 final

5.5K 551 828
                                    

bölüm sonu görüşelim olur mu?

son kez, iyi okumalar!!

☆☆☆

5 sene sonra

"byeoul biliyor musun, annemi çok özlüyorum"

yüzümde aptal bir gülümsemeyle bebeklerime kahvaltılarını götürürken ilsung'dan duyduğum şey yalnızca yerimde çivilemedi beni. kalbimi yüzlerce parçaya da ayırdı. sessiz adımlarımı odalarının kapısına kadar sürükleyip kapının pervazına yaslandım.

ben de çok özlüyordum jisung'u.

her açıdan bana benzeyen byeoul, byeoul gerçekten hem huy hem görünüş olarak bana benzerken ilsung kelimenin tam anlamıyla jisung'un küçük bir kopyasıydı, ağladığını kardeşinden gizlemeye çalışarak minik elleriyle ıslak yanaklarını sildi ve ilsung'un yanına yaklaşarak onu kucakladı. şimdi ilsung, hıçkırarak ağlıyordu. gidip oğluma sıkıca sarılmak istedim ama byeoul'un ne tepki vereceğini de merak ediyordum. biraz daha bekledim olaylara dahil olmak için.

"ilsungie" kardeşinin yüzünü öpücüklere boğup kahverengi saçlarını okşadı byeoul. buruk bir tebessüm oluştu yüzümde. kendi dudakları da titriyordu ama kardeşini rahatlatmak önceliğiydi her zaman. "ağlama lütfen. babam annemin geleceğini söylüyorsa gelecektir. bize yalan söylemez, unuttun mu akıllım?" hafifçe kıkırdadı ama bu söylediklerinin gerçekliğini kendisinin de sorguladığını biliyordum. korkuyordu işte, nihayetinde o da bir çocuktu.

"ama ne zaman? bir gün oldu iki gün sonra beş" eliyle dört yapan ilsung'un bir parmağını daha açtı byeoul. ilsung huysuzca homurdandığında odaya girmeye karar verdim. ince kazağımın tersiyle yüzümdeki yaşları sildikten sonra aralık kapıyı açtım ve içeri süzüldüm.

"kahvaltı vakti çocuklar" sesimi neşeli çıkarmaya çalıştım. yine de ağlamaklı olduğum için çatlamıştı, neyse ki bunu anlamak için hâlâ çok küçüklerdi. byeoul bir kez daha ilsung'un yanaklarını silip yuvarlak masalarındaki boyama kitaplarını kaldırdı ve kahvaltı tepsisini yerleştirebilmem için bana yer açtı.

byeoul'un üstünde toz pembe bir elbise vardı. tütülüydü. bazen konuşmalarından aksi söylenebilse de evin gerçek prensesiydi. böyle diyordum çünkü minnoş kırılgan prenses görüntüsünün arkasında gerçekten güçlü bir karakter oluşuyordu. benim askerimdi.

"ilsung" dedim kollarımın arasına girmesi için kollarımı aralayarak. biraz nazlansa da, huysuz olduğu zamanlarda gerçekten nazından geçilmiyordu, kollarımın arasına girdi. byeoul'un da bana sarılmasını bekleyip kollarımı minik bedenlerine sardım. ilsung küçük ellerini yüzüme yerleştirip yüzümü inceledi. içini çekiyordu.

"bir sorun mu var?" yerde bağdaş kurarak bacaklarıma oturmalarını sağladım. bir sorun olduğunu biliyordum elbette, her şeyi duymuştum. yine de onların bana anlatmalarını istiyordum.

"annemi özledim" dedi ilsung tekrar dolan gözleriyle. kafasını göğsüme yerleştirdiğinde kahverengi saçlarını okşadım. byeoul onun ellerini tutuyordu. "ben de annemi çok özledim baba" gözlerini kırpıştırarak bana baktı kızım. derin bir nefes aldım.

jisung çocuk gelişimi bölümünü birincilikle bitirip bir yetimhanede çalışmaya başladığından beridir evlat edinme fikrini ortaya atıyordu. benim canıma minnetti, ailemizin büyümesi fikri her zaman içimi kıpır kıpır ediyordu ve bunu karşılayacak kadar birikimimiz de vardı. hatta çok daha fazlası vardı. hem sevgimiz hem paramız. yine de bizim küçük meleğimizle yolumuz jisung'un çalıştığı kurumda değil de çok daha farklı bir yerde kesişmişti.

law of love | minsung (✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin