yb geldi yetisinnn
iyi okumalarr!!!
☆☆☆
"hyung, ağrın mı var?"
sancılandığımı anlayan jeongin'e baktım kafamı sallayarak. bebek jisung'u oynaması için kucağından halıya bıraktıktan sonra yanıma oturdu. "masaj yapmamı ister misin? chan hyung ben hamileyken bana çok yapıyordu, iyi gelir." kafamı aşağı yukarı salladım. ara ara böyle sancılar giriyordu vücuduma, hoşlanmasam da katlanmak zorundaydım. jeongin arkamdaki yastıkları çekip yavaş hareketlerle belimi ovmaya başladı. tek kolumun üstüne doğru yattığımda masaj yapmaya devam ediyordu.
aslında biraz önceye kadar hiçbir şeyim yoktu ama minho hyung'u arayıp da ulaşamayınca stres yapmıştım galiba. şu sıra ağır ceza mahkemesinden bir dava üstlendiğini biliyordum ve beni endişelendiriyordu. bir sorun olmadığını söylese de korkuyordum işte. mafyavari tipli adamlardan bahsediyorduk günün sonunda.
"iyi geliyor mu?" dedi jeongin gözlerini kırpıştırarak. gülümsemeye çalıştım. sonra elini pat patladım, yorulmuştu büyük ihtimal. beş dakikadır durmaksızın belimi ovuyordu sonuç olarak. "teşekkür ederim jeongin, yeter bu kadar" yanağıma sulu bir öpücük kondurup o da bebeği gibi halının üstüne indi. şiş elimi tuttuğunda güldüm.
chan hyung elindeki tepsiyle salona girdiğinde oturduğum yerde doğruldum. yemek kokusu aldığımdan beri karnım gurulduyordu zaten, içimde küçük iki öğütücü vardı ve sürekli yemek yeme ihtiyacı ile dolup taşıyordum. tok olsam bile bir şeyler yemek istiyordum. çok kilo almıştım şu beş ayda. bir dört ay daha böyle devam edersem doğum sonrasında bu kiloları nasıl verirdim bir fikrim yoktu.
"al bakalım" gülümseyerek tabağımı uzatan chan hyung'dan tabağımı alıp göbeğimin üstüne koydum. bu hareketime güldü, üstüne bir şeyler koyabileceğim ve düşürmeyeceğim bir şekle gelmişti karnım evet.
"teşekkür ederim hyung, çok lezzetli gözüküyor" dudaklarımı yalayarak tabağımdaki ete baktım. chan hyung gülüp saçlarımı karıştırdı. "afiyet olsun, güzelce ye ki üçünüze de yarasın."
iştahlı bir şekilde pilavımı yerken telefonum çalmaya başladı. chopsticklerimi tabağıma bırakıp ekrandaki bilinmeyen numara yazısına baktım. içim sebepsiz bir korkuyla doldu.
"baksana telefona hyung"
"bilinmeyen numara diyor"
"olsun aç sen, önemli bir şeydir belki" kafamı sallayıp telefonu açtım. ince bir kadın sesi geldi karşı taraftan.
"merhaba, han jisungla mı konuşuyorum?"
"evet, benim" sanki beni görebilecekmiş gibi kafamı aşağı yukarı salladım, sonra içime kaçan sesimi yerine getirebilmek adına nazikçe boğazımı temizledim.
"merhaba han bey, belki hatırlıyorsunuzdur beni minju ben. siz hastanede uyandığınızda sayın savcımın yanındaydım tanışmıştık"
"şey, evet hatırlıyorum" rahatsız bir şekilde kıpırdanıp karnımın üstündeki tabağı koltuğun üstüne bıraktım.
"nasılsınız, iyisinizdir umarım. hamile olduğunuzu duydum, tebrik ederim. aslında arkadaşlarım kevin, eugene ve chaeryeongla ziyarete gelecektik sizi fakat bir türlü fırsat olmadı işten güçten. ama bir gün geleceğiz siz doğurmadan söz"
"teşekkür ederim, umarım siz de iyisinizdir. niye aramıştınız?"
"biz sayın savcıma ulaşamadık da yanınızdaysa iki dakika telefona vermenizi rica edecektik"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
law of love | minsung (✓)
Fanfiction!mpreg! savcı minho şans eseri arşivde bulduğu ve soruşturma dosyası seneler önce kapanmış olan kayıp han jisung'u bulmak için varını yoğunu ortaya koyar. *angst değil*